Arsal Zaferi ve Ordu-Millet-Direniş Üçgeni


Arsal Zaferi ve Ordu-Millet-Direniş Üçgeni

Arsal Savaşında en fazla Hizbullah ile Lübnan Ordusu arasında birlik sağlandı ve bu büyük ortaklık köklü değişikliklerin yaşandığını gösteriyor.

Tesnim Haber Ajansı - Al Jazeera Haber Kanalı Merkezi’nden alınan bilgiye göre; Hizbullah 21 Haziran’da 3 bin askerini Arsal’a göndererek bölgedeki teröristlerle bir savaş başlattı.

Lübnan medyasının haberlerine göre; Hizbullah askerlerinin arasında özel kuvvetler de bulunuyordu. Hizbullah birliklerinin karşısında terörist gruplar yer aldı. Savaş bir anlaşma kararnamesiyle sonuçlandı ve buna göre iki tarafın esirleri ve ölüleri (Nusra Cephesi’nden 7 kadın ve erkek ile Hizbullah’tan 8 erkek) takas edildiler. Bunun yanında Nusra Cephesi teröristlerinin hepsi (120 terörist) Arsal ve Cerud’u terk ederek İdlib’e kaçtılar. Suriyeli sığınmacılardan ise isteyenler onlarla gitti. Teröristlerin Arsal’ı terk etmesi Lübnan Güvenlik Güçleri’nin kontrolünde gerçekleşti. Savaştan önce bazı Nusra Cephesi terörist kolları ile müzakereler yapılmıştı ve sayısı 200 olan bu gruplar savaşa katılmamıştı. Yapılan anlaşma sonucu ise savaşa katılmayan bu gruplar Suriyeli sığınmacılar ile birlikte doğu El Kalamun’a gittiler.

Lübnan’da Savaşın Başlaması

Arsal Savaşı’nın başlamasından önce Suriyeli sığınmacılar aleyhinde Lübnan’ın her yerinde milliyetçi duygular ortaya çıktı. (Terörist gruplar Arsal tepelerindeki Suriyeli sığınmacılara ait kamplarla irtibat halindeydi.) Lübnan ordusu 14 Haziran 2017 tarihinde Suriyeli sığınmacıların Arsal’daki kamplarına, özellikle de El Nur ve Karre kamplarına saldırıda bulundu ve sonrasında şu açıklamayı yaptı; Saldırılarda ordu birlikleri silahlı kişilerle çatışmaya girdiler ve bu çatışmalar sonucunda 4 Suriyeli hayatını kaybetti. Ölenlerin arasında iki kişi intiharcıydı ve kendilerini patlattılar. Bu saldırılarda Lübnan ordusu onlarca kişiyi gözaltına aldı ki bu kişilerden 4 tanesi hayatını kaybetti. Yapılan araştırmalar bu kişilerin ölümlerinin doğal yollardan olduğunu gösteriyor ancak İnsan Hakları Örgütleri Lübnan Ordusunun bu araştırmalarına şüpheyle yaklaştı.

Arsal Savaşı için gerekli altyapıyı oluşturmada, Lübnan Ordusu’nun bu savaşta yer alacağı varsayıldı. Zira bölgede askeri bir operasyon yapmayı planladıklarını açıklamışlardı. Hizbullah ve muhalifler, Lübnan Ordusu’nun bu operasyonu Suriye ile görüşmede bulunmadan tek başına yapmasına karşı çıkıyordu. Ancak daha sonradan Arsal Savaşı’nı sadece Hizbullah’ın yapması gerektiği ve IŞİD değil de Nusra Cephesi’nin silahlı teröristlerinin vurulması kararlaştırıldı. Operasyon Suriye’nin Felite şehrinin Cerud bölgesinden, Şam Hükümeti ile irtibata geçilerek başladı. Suriye savaş uçakları, daha Hizbullah savaş ilanı yapmamışken, Lübnan’daki Nusra Cephesi teröristlerini, henüz Lübnan Ordusuyla irtibata geçmeden bombaladı. Bu eylem Lübnan Ordusu’nun silahlı hiçbir kimsenin Lübnan topraklarında bulunmaması gerektiğini ilan etmesi ile sonuçlandı.

Arsal Savaşı ve Suriye’deki Gelişmeler

Arsal Savaşı Suriye’deki gelişmeler çerçevesinde ve bunun merkezinde yer alıyor. Bu savaş İran-Suriye çemberinin dayandığı büyük strateji dâhilinde gerçekleşti. O strateji şunlardan ibaret;

1.     Olabildiğince sığınmacı kamplarındaki teröristleri sivillerden sığınmacılardan ayırmak. Bu da, ya onlarla anlaşma yaparak terör unsurlarını bu ayrıma zorlama yoluyla yapılıyor ya da yapılan ateşkeslere güvenerek gerçekleşiyor. Sonuç olarak hangi şekilde olursa olsun silahlı unsurlar ile yapılan anlaşmalar, teröristlere bağlı olan veya bağlı olmayan sivillerin bu grupların elinde rehine olarak kullanılmaması için dikkatle incelenmeli. Böylece teröristlerin, sivilleri gerektiğinde kullanamamaları sağlanıyor.

2.     Toplumsal yerleşimin değiştirilmesi, etnik ve mezhebi temizlik ve büyük şehirlerin viran edilmesi gibi konular, bazı Arap ülkeleri inkılaplarında meydana geldi. Bazı büyük şehirlerde halkın yerel dağılımı değişti. Savaş olan ülkelerde zorunlu göç veya vahşi katliamlar sonucu toplumsal dağılımda değişiklikler yaşanmıştır. Bu durumda savaşın ardından mültecilerin ülkelerine geri dönmelerine yardımda bulunulmalıdır. Ancak yönetimde olan yasal devletin kontrolünde gerçekleşmelidir.

Bu iki konu Arsal Savaşı’nda da geçerliydi. İlk madde hakkında şunu söylemeliyiz ki, Hizbullah Arsal’da terör örgütü Nusra Cephesi’yle savaşma taraftarıydı. Çünkü bu yolla terör örgütünün, bölgedeki Suriyeli mülteci kampları ile irtibatını kesmek istiyordu. Bu sığınmacılar Nusra Cephesi ile işbirliği yapıyorlardı ve onlar için bir nevi depo görevi görüyorlardı. Aynı zamanda diğer taraftan terör örgütü IŞİD, coğrafi açıdan kendilerini dış dünyadan izole eden bir bölgede bulunuyor. Bu açıdan sığınmacı kampları ile çok fazla irtibatları yok. Bunun yanı sıra terör unsurlarının bulunduğu bölgeler Cerud’dan Hristiyanların çoğunlukta olduğu “El Kaa” ve “Ras El Baalbek” köylerine kadar uzanıyordu. Bu açıdan Hizbullah, Lübnan Ordusu’nun bu operasyonu yönetmesini istedi ve onlarla işbirliği yaptı.

İkinci madde ise halkın yerel dağılımı ile ilgiliydi. Bu konu Arsal’da bulunan Suriyeli sığınmacılar ile ilgili. Bu sığınmacılar Beyrut ve Nusra Cephesi arasındaki bir anlaşma kararnamesi ile göç etmişlerdi. Nusra Cephesi daha önce, hedefinin bu sığınmacıların, özellikle Lübnan sınırında yaşayan Suriyelilerin evlerine geri döndürülmeleri olduğunu ilan etmişti. Bu hedefin doğru olup olmadığını bir kenara bırakırsak şunu söyleyebiliriz, Suriyeli sığınmacılar, Nusra Cephesi teröristlerinin Lübnan’da bulunmasının en temel nedeniydi. Bu terör grubu ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı zaman sığınmacıları geri götürmenin ne kadar zor olduğunu anladı ancak onları Arsal ve Cerud’dan İdlib’e göç ettirmek zorunda kaldı.

Hizbullah’ın Stratejisi

Hizbullah kendine özgü askeri stratejilere sahip ki bunların bir kısmını Siyonist rejim ile savaşta elde etti ve bazılarını da Suriye savaşında. Sonuç olarak bu stratejiler Arsal Savaşı’nda da kullanıldı. Bu stratejilerden biri olarak şunu söyleyebiliriz; Hizbullah hangi savaşa girerse mutlaka o savaşı kazanmak için gerekli olan tüm araç ve teçhizatlara sahiptir. Aynı şekilde Lübnan-Suriye sınır bölgeleri Hizbullah veya Beyrut yönetiminin askeri birliklerinin kontrolünde bulunuyor. Bu yüzden eğer Arsal Savaşı devam edecek olursa Hizbullah Suriye’den yardım alabilir.

Siyasi Grupların Anlaşması

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki Arsal operasyonu, Lübnan Siyasi Gruplarının anlaşmasıyla daha kolay gerçekleşecektir. Zira Lübnan halkının farklı kesimleri Suriyeli aşırıcı silahlı grupların terörist saldırılarından zarar görüyorlar. Sonuç olarak Arsal Savaşı sadece İran-Suriye stratejisi çerçevesinde gerçekleşmiyor, aksine bu savaş terörizm ile mücadele çizgisinde, bölge ve dünya ülkelerinin ortak çıkarları doğrultusunda devam ediyor.

Hizbullah’ın Lübnan’daki Gücü

Arsal Savaşı, Hizbullah’ın Beyrut devlet erkânında ve Lübnan’ın siyasi, askeri ve güvenlik kurumlarındaki nüfuzu ve gücünü gösterdi. Hizbullah Suriye savaşında bulunmasına rağmen bölge ve dünyadaki gelişmeler Arsal Savaşı ile Hizbullah’ın faydasına yön buldu. Öyle ki Hizbullah’ın, Saad Hariri yönetimindeki “El Müstakbel” grubu gibi Lübnan içindeki düşmanları bile Arsal Savaşı’nda Hizbullah aleyhinde bir söz söyleyemedi. Çünkü ülke çıkarları Arabistan korumasındaki siyasi parti çıkarlarından daha üstün geldi ve böylelikle “El Müstakbel” zayıfladı. Hizbullah’ın Lübnan’daki en büyük muhaliflerinden sayılan “14 Mart İttifakı” Arsal Savaşı sırasında sosyal açıdan o kadar zayıfladı ki Arsal’dan İdlib’e göç etmek isteyen Suriyeli sığınmacılara gerekli güvenceleri dahi veremedi. Sonuç olarak Arsal Savaşı’nda en büyük işbirliği Hizbullah ve Lübnan Ordusu arasında yaşandı ve bu işbirliği, Lübnan siyasetinde çok köklü değişikliklerin meydana geldiğini göstermektedir. Şuanda “Ordu-Millet-Direniş” adında bir altın üçgen oluşmuş durumda ve bu oluşum Hizbullah’ı silahlanmaya teşvik ediyor.

En Çok Okunan Dünya Haberler
En Önemli Dünya Haberler
En Çok Okunan Haberler