Güney Suriye’de Sular Isınıyor!


Suriye’de devam eden vekalet savaşında en kritik bölgenin, ülkenin güneyi olduğunu söyleyebiliriz.

Tesnim Haber Ajansı - Suriye’nin güneyi, işgal topraklarının sınırı olması bakımından hem Amerika Birleşik Devletleri ve Batılı ülkelerin hem de Rusya’nın hassasiyet gösterdikleri bir bölgedir. İşgal edilen Golan’dan başlayıp Kuneytra’dan devam edip Hirbeh Kilve yani Ürdün sınırına kadar uzanan bir bölge değişik silahlı grupların kontrolü altında bulunuyor.

Yine, işgal altındaki Suriye topraklarının sınırında yer alan Seyda-Golan’dan başlayıp Ürdün sınırında bulunan Tabakah Nasrah’ya kadar olan dar bir bölge ise halen IŞİD’in kontrolünde.

Suriye ordusu, Doğu Guta’nın kontrolünü sağladıktan sonra, “Doğu Guta’dan sonra Suriye ordusunun yeni hedefi neresi?” sorusu sorulmaya başlandı.

Bazı uzmanlar “Heyetu’t Tahriru’ş Şam’ın İdlib’te 20 bin üyesi olduğunu, Suriye’nin en sorunlu bölgelerinin başında geldiğini” ifade ederek Suriye ordusu ve Rusya’nın yeni hedefinin İdlib olacağını söylüyor.

Bazı uzmanlar ise, İdlib’in Astana müzakerelerinin konusu olduğunu ileri sürerek bahsedilen bölgeye yakın zamanda askeri bir operasyonun başlayacağına ihtimal vermiyor.

Irak-Ürdün sınırındaki bölge hariç ABD ile Rusya arasındaki ateşkes anlaşmasının çökmeye hızlı adımlarla koşması ve Suriye’nin güney sahasındaki hareketlilik bölgenin yakın zamanda ısınacağına işaret ediyor.

Suriye ordusu ve müttefiki olan silahlı grupların Nasib sınır kapısı ve Golan Tepeleri’ne doğru ilerlemesi Suriye’nin güneyinde, çok yönlü çatışmaların yaşanacağı ihtimalini güçlendiriyor.

Suriye ordusunun 12 Mart’ta Dera’ya düzenlediği ağır hava saldırısından birgün önce Hmeymim Üssü Sözcüsü Alexander İvanov’un “Başkent Şam’ın çevresi emniyete alındıktan sonra ülkenin güneyindeki teröristlerin ortadan kaldırılacağı” uyarısı Suriye’nin güneyinde askeri bir operasyonun başlayacağını haber veriyor.

Alexander İvanov’un açıklamasından günler sonra Amerika merkezli basın kuruluşları, “Washington’un Suriye’nin güneybatı bölgesine kapsamlı bir askeri harekat planladığı” haberini geçti.

Amerika birleşik Devletleri, bir yıldır kapalı tuttuğu Ürdün’ün başkenti Amman’daki Askeri Harekat Merkezi’ni aktif hale getirdi ve silahlı grupları acil toplantıya çağırdı.

Suriye’nin güney bölgesinde yaşanan tüm bu gelişmeler karşısında Ürdün ve Siyonist İsrail beklenenden daha sessiz ve sakin bir tavır ortaya koyuyor.

Amerikalı analist Joe Macaron Ürdün ve İsrail’in sessizliğini, “Rusya, Ürdün ve İsrail’e menfaatlerinin gözetileceği konusunda güvence vermiş olabilir” şeklinde yorumluyor.

İsrail’in Güney Suriye Planı

Siyonist İsrail, Suriye savaşının başladığı Mart 2011’den bugüne Suriye’nin güney bölgesiyle yakından ilgilendi.

İsrail’in, 2011 yılından beri Güney Suriye’de yaptığı faaliyetlerin Lübnan İç Savaşı sürecinde, Güney Lübnan’da elde ettiği tecrübenin bir tezahürü olduğu sonucuna varılabilir.

1975 yılında başlayan Lübnan İç Savaşı sürecinde İsrail, Güney Lübnan’la yakından ilgilenmiş, planladığı işgali hayata geçirirken halk direnişiyle karşılaşmamak için çalışmalar yürütmüştü.

İsrail, kurduğu bir aracılığıyla bir taraftan Güney Lübnan’da yaşayan sivillere insani yardım yaparken diğer taraftan Lübnan ordusundan Binbaşı Saad Haddad’ı desteklemiştir.

Saad Haddad, İsrail’in desteğiyle Özgür Lübnan Ordusu’ndan ayrılarak Güney Lübnan Ordusunu kurmuş, Haddad’ın kurduğu bu askeri milis güç İsrail’in 14 Mart 1978’de savaş uçakları eşliğinde 25.000 askeriyle Lübnan’ın % 10'unu işgal etmesine yardımcı olmuştu.

İsrail, 1975’ten Güney Lübnan’dan çekildiği 2000 yılına kadar bu bölgede kazandığı tecrübeyi 2011 yılından bugüne Güney Suriye’de kullanmaktadır.

Güney Lübnan’da sivillere yardım yapan Siyonist İsrail, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurduğu birim aracılığıyla 2011’den beri Güney Suriye’de yaşayan sivillere battaniye, yiyecek, giyecek vb. yardımlarda bulunduğu bilinmektedir.

İsrail basınında, Siyonist İsrail’in Güney Suriye çalışmalarını muhalif lider oldukları iddia edilen Kemal Lebvani ve İssam Zeytun aracılığıyla yürüttüğüne dair sayısız haber yayınlanmıştır.

Kemal Lebvani, sık sık İsrail Dışişleri Bakanlığına gidip görüşmeler yaptığını yine İsrail basını aktarmaktadır.

Siyonist İsrail’in en önemli güvenlik organizasyonlarından olan Herzilya Konferansı’nın 2016 yılındaki yıllık toplantısına sadece İssam Zeytun’un davet edilmesi not edilmesi gereken bir gelişmedir.

Kemal Lebvani’nin Nisan 2014’te Mossad’a yakınlığıyla bilinen Walla sitesine verdiği röportajda ki "İsrail ile ortak çıkarlarımız var ve Golan tepelerinde bulunmayı sürdürmeli" ifadeleri ve bir ay sonra Mayıs 2014’te İsrail Dışişleri Bakanlığında yaptığı görüşme sonrası basına yaptığı açıklamada sarf ettiği “İsrail düşmanımız değil, rejime yönelik savaşımızda bizim ortağımız olabilir. İsrail'in para ve askeri yardım yapması halinde Golan'dan vazgeçeriz” cümleleri İsrail’in Güney Suriye planını ve bölgedeki işbirliklerini anlamaya yardımcı olacaktır.

Direniş ve Golan Cephesi

Şubat 2017’de İran’ın başkenti Tahran’da yapılan Uluslararası Filistin İntifadasına Destek Konferansı, İsrail’le mücadelede ittifak içerisinde olan grupların savaşta yeni bir işbirliğinin ortaya çıkmasına sahne oldu.

Konferansa İslami Cihat Hareketi Genel Sekreteri Ramazan Abdullah Şallah ve Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih Aruri’nin katılması Konferans’a verilen önemin bir göstergesiydi.

Konferans’ta yapılan konuşmalar, İsrail’le mücadelede yeni bir birlikteliğin habercisi niteliğinde olduğu dikkatlerden kaçmadı.

Konferans’ın en somut sonucu; İsrail, Filistin’e karşı bir savaş başlattığı taktirde Hizbullah, Güney Lübnan’dan bir cephe açacak ve savaşa dahil olacak. Ya da İsrail, Lübnan’a karşı bir savaş başlatması durumunda Hamas, İslami Cihat ve diğer Filistin direniş hareketleri Gazze’den İsrail’e karşı savaş başlatacak. Bir üçüncü cephe ise, Golan’dan açılacak.

Lübnan Hizbullah Hareketi ile Filistin direniş hareketleri arasında ki bu işbirliği Güney Suriye’nin durumunu daha da stratejik bir noktaya taşımıştır.

Hizbullah ve İran, Suriye savaşının başından beri; Türkiye’nin aksine Güney Suriye ile yakından ilgilenmiş, bölgede yerleşik askeri bir gücün oluşmasının yollarını aramıştır.

IŞİD’in Suriye’de bitme noktasına gelmesinden sonra başta Amerika Başkanı Trump ve diğer yetkililerin Suriye’deki İran varlığını ısrarla gündemde tutmalarının temel nedeni; Güney Suriye’nin şekillenmesinde duyulan endişe olduğu bilinmektedir.

İran ve Suriye arasında, Güney Suriye’nin kontrolünün sağlanmasında tercih edilecek metotta fikir ayrılıkları yaşandığı, Şam yönetiminin Güney Suriye’ye yapılacak operasyonu Suriye ordusu ve Suriyeli milis güçlerle yapmak istediği belirtiliyor.

İran ise Güney Suriye operasyonunda Fatimiyyun ve Zeynebiyyun tugaylarının da yer almasını istiyor.

Güney Suriye; ABD, Rusya ve İsrail

Amerika Birleşik Devletleri, Ürdün sınırında küçük bir bölgede sıkışan IŞİD’e karşı operasyon başlatarak, Güney Suriye’de durumu İsrail’in çıkarına netleştirmek istiyor.

Rusya’nın, Suriye’ye geldiği 2015 yılından günümüze Siyonist İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı birçok görüşmenin ilk maddesi “Güney Suriye’nin İsrail’i tehdit edecek bir yapıya dönüşmemesi” konusuydu.

Rusya, Güney Suriye’de İsrail’in güvenliğini tehdit edecek bir yapılanmanın oluşmayacağı ve Suriye topraklarından İsrail’e saldırı yapılmayacağı konusunda Tel Aviv’e güvence verdi ve özel bir iletişim ağı kuruldu.

İsrail, 2015’ten bugüne Suriye topraklarını savaş uçakları ve füzelerle defalarca vurdu. Güney Suriye’de Hizbullah komutanlarına, Esad yönetimini destekleyen milis güçlere ve askeri tesislere saldırdı.

Bu saldırılar ya Rusya’nın bilgisi dahilinde gerçekleşti veya Rusya bun saldırılara sessiz kaldı. Şubat 2018’de bir İsrail F-16 savaş uçağının Suriye hava savunma sistemi tarafından vurulması Güney Suriye meselesinde Şam’ın İsrail’e net bir mesajı ve bölgenin geleceğinin belirlenmesinde belirleyici bir unsur oldu.

Güney Suriye sahasında yaşanan tüm bu gelişmeler İsrail’i, Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri yakınlarındaki ayırma hattına ulaştığı gerekçesiyle Mart ayında BM Ateşkes Gözlem Gücü’ne (UNDOF) başvurarak BM askerlerinin ateşkes hattına konuşlanmasını istemesine sevk etti.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield, Golan bölgesindeki Ziuani Kampı’nda bulunan UNDOF karargâhını şubat ayında ziyaret etmesi Güney Suriye’de yaşanan mücadelede önemli bir gelişme olarak değerlendirmelidir.

Güney Suriye sahasındaki hareketliliğin artmasıyla birlikte İsrail’de Golan’daki askeri tatbikatlarını artırdı.

İsrail Mart ayında Golan’da, çok cepheli savaş senaryosuna dayalı bir tatbikat gerçekleştirdi. Tatbikatın senaryosu Rusya’ya mesaj niteliğindeydi. Senaryo İsrail’in Suriye’ye saldırısını engellemek için Rusya’nın müdahalesini içeriyordu.

Rusya’nın, Suriye ordusu ile Siyonist İsrail askerlerinin Golan ve Kuneytra’da karşı karşıya gelmemesi için tüm tedbirleri almadan Hmeymim Üssü Sözcüsü Alexander İvanov’un da ifade ettiği Güney’e bir operasyon başlatılmasına izin vermeyeceğini söyleyebiliriz.

Son dönemde dikkatlerden kaçmayan bir diğer gelişme ise; Şam yönetiminin, Hizbullah tarafından Güney Suriye sahrasında eğitilen yerel milis güçlerin üzerindeki etkisini artırmasıdır.

Suriye yönetimi, Güney Suriye’de bulunan milis güçleri Vatan Kalkanı/Kuneytra Şahinleri Gücü adı altında bir araya topladı. Bu milis güçlerin bulunduğu bölge, Dera, Kuneytra ve Şam kırsallarının kesiştiği ve Suriye ordusu ile muhalif silahlı gruplar arasında yoğun çatışmaların yaşandığı bölge. Bölge 99 olarak adlandırılan bölgede de bu milis güçler var ve Bölge 99 ile Golan’daki Siyonist İsrail askerleri arasındaki mesafe üç kilometre.

Bölgede bulunan muhalif silahlı grupların, Güney Suriye sahasında başlayacak bir operasyonda Suriye ordusuna karşı başarı kazanması için bölgesel veya uluslararası destek alması şart gözüküyor.

Güney Suriye’de bulunan silahlı grupların bölünmüşlüğü ve Ocak ayında Devrimci Ordu ile Sünni Gençlik Güçleri arasında Dera’nın doğusunda çatışmalar çıktığını hesaba kattığımızda, dış destek gelmediği taktirde Suriye ordusunun Güney Suriye’de beklendiği kadar zorlanmayacağı sonucuna varabiliriz.

Suriye’nin güney sınır komşusu Ürdün’ün, Güney Suriye sahasında yaşananlardan endişe duyduğu biliniyor. İsrail’le diplomatik ilişkisi bulunan, Ağustos 2017’de İsrail’in Mescid-i Aksa’yı ibadete kapatmasına kadar Tel Aviv’le ciddi bir problem yaşamayan Ürdün’ün, Güney Suriye’de “ortak menfaat” düşüncesi çerçevesinde İsrail’le ortak hareket etmesi ihtimal dahilinde değerlendirilmelidir.

İsrail’in Türkiye ve Ürdün gibi Suriye topraklarında muhalif silahlı grupları savaştırması imkan dahilinde gözükmüyor. Bu açıdan Ürdün ile İsrail’in ortak hareket etmesi Güney Suriye’de, belli bir etki oluşturacaktır.