BMGK’nin Olağanüstü Toplantısı: İsrail’in İkinci Yenilgisi


İsrail rejimi, 14 Nisan gecesinde İran tarafından yapılan misilleme operasyonunda uğradığı yenilginin ardından, BM Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü toplantısında da başarısız oldu.

Tesnim Haber Ajansı- İran'ın İsrail rejimine yönelik yürüttüğü misilleme operasyonunu ele almak amacıyla pazar günü "Ortadoğu Durumu" adı altında gerçekleştirilen BM Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü toplantısı, herhangi bir açıklama veya karar yayınlanmadan sonuçlandı.

Siyonist rejimin talebi üzerine yapılan toplantıdan Tel Aviv'in amacı, rejimin alışılagelmiş zihniyetine göre, kendisini mağdur gösterip uluslararası destek elde etmenin yanı sıra İran İslam Cumhuriyeti üzerinde baskı oluşturmaktı.

Buna rağmen İsrail, 14 Nisan gecesinde yapılan harekatta sahada uğradığı yenilginin ardından, diplomasi alanında da hezimet yaşadı.

İsrail'in temsilcisi, İran'ın verdiği tepkinin 1 Nisan'da Şam'daki İran konsolosluk binasına yapılan saldırı ile ilgisi olmadığını anlatmaya çalıştı; ancak toplantıda yer alan ülkelerin çoğu, hatta İran'ın operasyonuna destek göstermeyenler bile iddialarını (en azından saçma görünmemesi için) İsrail’in yarattığı gerilim çerçevesinde değerlendirmek zorunda kaldı.

ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler Şam saldırısına değinmeden İran'ın misilleme operasyonunu kınadı. Bu ülkelerin davranışı, onların şizofrenik zihniyetlerinin, nesnel gerçekliklerden kopukluğunu ve hukuka bağlılık konusundaki ikiyüzlülüğünü göstermiş oldu.

BMGK toplantısında konuşan Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Vasiliy Nebenzya, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in açıklamalarındaki çelişkiyi ortaya çıkardı ve "BM Genel Sekreteri İran’ın saldırısını derhal kınadı ancak İsrail’in İran konsolosluğuna yönelik saldırısına bu şekilde tepki vermedi. Bu yaklaşım doğru değil.” dedi.

Rus diplomat, “Önceki BM Güvenlik Konseyi toplantısında İsrail'in eyleminin açıkça kınanması gerektiği konusunda uyardık ama görmezden gelindi. Biz bir deklarasyon taslağı önerdik ama ABD, İngiltere ve Fransa uluslararası hukuk ilkelerini kabul etmeyi reddettiler.

Fransa, İngiltere ve ABD'nin de aralarında bulunduğu Batılı ülkeler, İsrail'in 1 Nisan'da İran konsolosluğuna saldırısını kınayan bir açıklamayı desteklemeyi reddettiler ve şimdi İran'ı kınıyorlar ve bu onların ikiyüzlülüğünü gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Vasiliy Nebenzya, daha önce İsrail’in İran’ın Şam büyükelçiliğine gerçekleştirdiği saldırıya sessiz kalan Batı ülkeleri temsilcilerinin konuşmalarının ikiyüzlülük ve çifte standart olduğunu belirtti.

Nebenzya, herhangi bir ülkenin diplomatik misyonunun vurulmasının ilgili uluslararası anlaşmaların açık ihlali olduğunu, ancak bu konuyu BMGK'de gündeme getirdiklerinde kınama kararının ABD, İngiltere ve Fransa tarafından engellendiğini hatırlattı.

Nebenzya, "Şu an gördüğümüz sonuç şudur, diplomatik bir misyona yönelik bir saldırı uluslararası hukuka göre 'casus belli' (savaş nedeni) sayılır. Eğer bir Batı ülkesine ait diplomatik bir misyon vurulsaydı burada hemen intikamdan bahsederdiniz" şeklinde konuştu.

BMGK'nin İran ve İsrail'e yaptığı muamelede çifte standart uyguladığını vurgulayan Nebenzya, İran'ın meşru müdafaa yaptığı görüşünü dile getirdi.

Çin'in BM Daimi Temsilciliği Maslahatgüzarı Dai Bing, BMGK olağanüstü toplantısında gerçekleri konuştu.

“İran'ın Suriye'deki konsolosluğu hedef alınması çok sayıda can kaybına yol açtı” diyen Çinli yetkili bu saldırının hem BM Şartı'na hem de Suriye'nin egemenliğine aykırı olduğunu dile getirdi.

Çinli diplomat ayrıca "İran'ın eyleminden derin endişe duyuyoruz ancak İran bunun bir misilleme eylemi olduğunu ve sona erdiğini vurguladı. Taraflara sükunet ve itidal çağrısında bulunuyoruz.” diye konuştu.

Bu diplomatik zafer de İran'ın "Sadık Vaat" adlı operasyonundan elde ettiği başarılara eklendi. Bu operasyon İsrail'in savunmasının zayıflığını ve İsrail'in uluslararası ve bölgesel koruma katmanlarına ne kadar bağımlı olduğunu ortaya çıkardı.

İran, İsrail'i hayal etmediği ve beklemediği bir şekilde vurmayı başardı. Bir diğer önemli konu ise İsrail, Tahran’ın harekatına karşı savunmadaki tüm kartlarını kullanırken İran tüm saldırı gücünü göstermedi.

Bu operasyonla İran, İsrail ve müttefiklerinin askeri savunma kabiliyeti ve sistemlerinin nasıl çalıştığını tespit etmiş oldu ve Tahran ile müttefikleri bu bilgiyi daha büyük ve daha ciddi çatışmalarda kullanabilir.

Misilleme operasyonundan sonra ortaya çıkan bir diğer önemli konu da İran ve ABD’nin birbiriyle çatışmak istememesidir.

Dolayısıyla Sadık Vaat Harekatı'nın ardından İran İslam Cumhuriyeti'nin hem sahada hem de diplomaside kazanan taraf olduğu söylenebilir.