Ülkem için üzülüyorum/ Yapılan uygulamaların sonucunu, uluslararası camiada yanlızlaşma


Ülkem için üzülüyorum/ Yapılan uygulamaların sonucunu, uluslararası camiada yanlızlaşma

AK Parti’nin kurucularından, Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış’ın partisinden ihraç edilme talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi hakkında Cumhuriyet'te yaptığı mülakatta; AKP hukümetinin dış politikasını eleştirerek, yapılan uygulamaların sonucunu, uluslararası camiada yanlızlaşma olarak değerlendirdi.

AK Parti’nin kurucularından,  Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış’ın partisinden ihraç edilme talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi hakkında Cumhuriyet'te yaptığı mülakatta; AKP hukümetinin dış politikasını eleştirerek, yapılan uygulamaların sonucunu, uluslararası camiada yanlızlaşma olarak değerlendirdi.

Yaşar: “Kendimi ön plana çıkarma hevesi ile değil, durumu izah etmek için anlatacağım bunu; Şam, Riyad ve Kahire’de geçen yıllarımla, Türkiye’nin tarihi boyunca Ortadoğu’da en uzun süre görev yapan Türk diplomatıyım. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda Arapça konuşan tek Türk diplomatım.” diyerek, AKP dış politikasına olan eleştirilerini kaç yıl önce parti liderlerine iletdiğini anlattı. Bölgeyi, gelişmeleri böylesine yaşayan biri olarak, görüşlerimi söylemezsem işte o zaman görevimi yapmamış olurum. Ayrıca düşüncelerimi söylerken arkalarından mı konuştum hayır. Hepsini tek tek yüzlerine de söyledim. Suriye krizinin henüz başındayken Sayın Davutoğlu’na, Dışişleri Bakanı olarak eski bakanlara verdiği yemek davetinde de ifade etmiştim. Suriye’den mümkün olduğu kadar kısa zamanda dezangaje olmalıyız. Bunları kendisine söyledim. Bir yıl sonra, 2012-2013 yılları arasında Oxford Üniversitesi’nde görevliydim. Egemen Bağış ile uçakta karşılaşmıştık. Suriye konusu çok günceldi, gelişmelerden konuşmuştuk. “Abi bunları niye Başbakan’a söylemiyorsun” diye sordu. Oxford’da olduğumu söyleyince “Not yaz, özel kaleme ver” dedi. Özel kalemde kaybolacağını söyledim. “Abi lütfen yaz bana ver, ben Sayın Başbakan’a vereceğim” dedi. Oxford’a döndükten sonra yazıp gönderdim.

Yakış; 2012'de yazdığı ve yanıtsız bırakılan mektubunu şöyle anlatıyor: "Türkiye, Suriye’de en başında doğru olanı yapmıştır. Despot yöneticiye karşı halkın yanında durmuştur. Ancak bunu yaparken Türkiye’nin öteki ülkelerden daha öne çıkmasına gerek yoktu. Suriye ile uzun bir sınırımızın bulunması, Suriye’ye yönelik olarak yaptıklarımızın hepsine gerekçe olamaz. Türkiye, kendi ulusal çıkarlarına zarar vermektedir. Yüksek bir kalkınma hızı gerçekleştirmek suretiyle çok güzel bir rüzgâr yakalamıştır. Bu rüzgârın etkisini azaltacak eylemlerden uzak durmamız gerekir. Öte yandan Suriye politikamızın, PKK sorunu üzerindeki olumsuz etkilerini her gün yaşıyoruz. Rusya ve İran’ın, Suriye’de stratejik çıkarlarını göz ardı edebileceklerini beklememiz gerçekçi değildir. Türkiye, Beşşar Esad’ı çözümün bir parçası olarak gördüğü için desteklemekten sarf-ı nazar ederse, uluslararası camianın ana akımından da kopmuş duruma düşebilir. Türkiye, Suriye politikasında değişikliğe gitmeyi göze alabilmelidir. Herhangi bir ikbal peşinde olmadığım için size bunları rahatça yazabiliyorum, diyerek de tamamlamıştım.

Yaşar; “Tüm bunları arkalarından hiçbir zaman konuşmadığımı, düşüncelerimi kendilerine şahsen ilettiğimi hatırlatmak için anlatıyorum. Yine; 2015 yılında Sayın Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonra, partinin kurucularına yemek vermişti. O yemekte de söz almıştım.” O konuşmasını böyle anlatıyor: "Türkiye’nin şu anda dışarıdan nasıl göründüğünü size söylemek isterim, dedim. Şu sırada Kürt meselesi uluslararası camianın gündeminde yükselişte olan bir konudur. Uluslararası camianın, PYD ve onun askeri kanadı olan YPG’ye arazide savaşacak güç olarak çok ihtiyaçları var. Onlara sağlanacak silahlar belki bir yolla PKK’ya da gidebilir. Ama bilelim ki uluslararası camiada, Kürt davasının yükselişte olduğu bir dönemdeyiz. Ayrıca Suriye’deki Kürtlere çok ihtiyaç duyulan bir dönem. Bunu göz ardı ederek davranırsak, sıkıntıya düşeriz" dedim. Ben o sırada Sayın Cumhurbaşkanımızın zihninin PKK ile mücadeleye yoğunlaştığı kanısındayım. Çünkü bana “Ya Yaşar Abi sen PKK’yı Kürt davası için savaşıyor zannediyorsun, onlar yabancıların taşeronluğunu yapıyor” demişti. Ben de, “Taşeronluğunu yapıyor ama realite bu onlara ihtiyaç var. Onlar da bu taşeronluğu kabul ediyorlar” demiştim.

Ülkem için üzülüyorum

Yaşar; AKP hukümetinin, Suriye politikası sonucunu, Suriye'nin geleceğinde olan fırsatları kaybetmekle sonuçlanacağını belirtti. Uluslararası camiada yalnızlaşma noktasında çok uzun bir mesafe kaydettik . Çok yazık oluyor, çok üzülüyorum. Şimdi bana ihraç talebine üzüldünüz mü diye soruluyor. Ben kendimden çok ülkem için üzülüyorum. Çünkü Türkiye öyle büyük fırsatlar kaçırıyor ki, öyle güzel bir rüzgâr yakalanmıştı ki, şimdi yine “Beşşar Esad’lı çözümde yokuz” gibi çok katı bir davranış içinde olursak, Suriye’nin geleceğinin şekilleneceği o 18 aylık sürecin içinde de olamayacağız. Çünkü biliyorsunuz, BMGK’nin 2254 sayılı kararı Esad’ı demokrasiye geçiş döneminin önemli bir aktörü haline getiriyor ve cumhurbaşkanlığına tekrar aday olmasının yolunu da kapatmıyor. Türkiye, bu geçiş döneminde Esad’la işbirliğini reddederse, bu sürecin de dışında kalmış olacaktır. Üstelik Esad tekrar cumhurbaşkanı olursa, Türkiye-Suriye ilişkilerinin ne hale düşeceğini artık düşünmek bile istemiyorum.

- Suudi Arabistan’ın peşinden yeni maceralara mı sürükleniyoruz?

Suudi Arabistan’ın öncelikleri ile Türkiye’nin öncelikleri hiçbir zaman örtüşmez. Zaman zaman örtüşen birkaç nokta olabilir ama pek çok alanda ayrışır. Onun için Suudi Arabistan’la yola çıkarken birbirimize o kadar angaje olup, hele İran gibi yine dostumuz olan başka bir komşu ülkeyi rahatsız edecek biçimde Suudi’lerle birlikte hareket etmenin çok sakıncaları, zararı olur ileride. Onu telafi etmek çok uzun zaman alır. İran, başka ülkelerin kendisi için yaptıklarını çok iyi kaydeden, iki bin beş yüz yıllık devlet tecrübesi olan bir ülkedir. Çok güçlü bir diplomasisi var. Türkiye’nin tutumunu mutlaka bir yere kaydedecektir. Sonra onu bir fatura olarak önümüze koyacaktır. Türkiye için Suudi Arabistan-İran çatışmasında Sayın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un ilk yaptığı açıklamada olduğu gibi ikisine de eşit mesafede duran tutum en doğru olandır.

‘Yumurtaların tamamı Suudi sepetinde olmamalı’

Yaşar; Türkiye- Suudi ilişkilerine gelindiğin de ise “Suudi Arabistan’la Suriye’deki işbirliğinden kaynaklanan bir yakınlığımız var yine aynı Suudi Arabistan’la Mısır meselesinde ayrı saflardayız.” diyor.

Yaşar: “İran diplomasisinin ne kadar güçlü olduğunu, Amerika Irak’tan çekildikten sonra da gördük. Amerika’nın askerini çekmesinden sonra İran bir tek kurşun atmadan o boşluğu doldurdu. Amerikan askeri çekilince, Irak kendisini İran’ın kucağında buldu.”  İran –Suudi krizinde ‘Yumurtaların tamamı Suudi sepetinde olmamalı’ dedi. Nasıl Rusya önlemlerini zamana yayarak uyguluyorsa, İran da öyle yapabilir ve Türkiye bundan zarar görür. 2012 yılında Sayın Davutoğlu’na söylediğimi tekrar edeceğim; Türkiye, Suriye konusunda yumurtaların hepsini Beşşar Esad’ın kısa zamanda gideceği varsayımına dayanan sepetin içine koydu. Diplomaside hiç yapılmaması gereken kuraldır, yumurtalarınızın hepsini aynı sepete koymayacaksınız…. Bu çok açık ki yumurtaların tamamını Suudi sepetine koymak bizi çok daha büyük sıkıntıya sokacaktır. .


“Erdoğan’a şimdi bir mektup yazacak olsanız, mezhepçilik başlığı için ne derdiniz?”

Yaşar:  "Anayasasında laik olduğu yazan bir ülkenin mezhepler ya da dinler arasında fark gözetmesinin yanlış olacağı kanaatindeyim. Beni bu partide en başında motive eden de buydu. Partinin programını kaleme alan altı kişilik grubun da üyesiydim. O programda da her dini görüşe ve aidiyete eşit mesafe kuralının altı çizilmiştir. Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu günleri için, o sözü hatırlatacağım; Ortadoğu’da Mısır olmadan savaş olmaz, Suriye olmadan barış olmaz derler."

En Önemli Dünya Haberler
En Çok Okunan Haberler