Tesnim Haber Ajansı- Orgeneral Kasım Süleymani Pazar günü öğleden sonra Kirman şehitlerini anma programında yaptığı konuşmada İran’ın macera peşinde olmadığını belirterek şu ifadelerde bulundu: “İran İslam Cumhuriyeti’nin farkındalık ve bilinç ilkeleri düşmanınkiyle uyuşmadığı için onu anlayamıyor ve macera peşinde olmak şeklinde tanımlıyorlar.
Ülkemizdeki özgürlük ve demokrasi, bizi diğer ülkelerden farklı kılıyor. İran’ın diğer ülkelerden farklılığı da olumsuz ve kötü bir farklılık değil, aksine temiz ve örnek teşkil edecek bir farklılıktır.
Tekfir ve tekfircilik Sünni kardeşlerimizin evindeki bir ateştir. Bu ateşi oluşturanlar bununla İran İslam Cumhuriyetini ve Şia’yı dizlerinin üstüne çökerteceklerini zannettiler. Bu gün Ehli Sünnet dünyasında insaniyet haremi, tekfirci gruplar tarafından bütün bölgelerden daha fazla saldırıya maruz kalıyor.
Acaba İran İslam Cumhuriyeti'nin Müslümanların canını ve malını koruması macera peşinde koşmak mı? Yine İran İslam Cumhuriyeti’nin bir bölgede yaklaşık 2 bin kadını alıp satan ve onları büyük bir musibete uğratan grupların karşısında durması ayıp mı? Acaba İran İslam Cumhuriyeti’nin Müslümanların aleyhinde olanların, mescitleri yıkanların ve Müslümanların kutsal mekânlarını yerle bir edenlerin karşısında durması ayıp mı? Biz ne zaman ve hangi ülkede sünni kardeşlerimizi katletmişiz aksine her zaman canımızı onlara siper etmişiz.
Suudilere karşı onların hükümetinin gayri meşru olduğunu, halkın tahakküm ve hükümette hiçbir rolleri olmadığını ve bu hükümetin bir ailenin tahakkümü altında olduğunu bilmemize rağmen, İslam İnkılabı tarihinin hafızalarında macera peşinde olduğumuz görülmemiştir ve aslında her zaman Suudilerin kendisi İslam aleyhinde maceraların peşindedir.
Zahirde Müslüman görünen bir ülkenin, Yemen’deki Müslümanları bir yıldır her an ve hiçbir İslami, insani ve hukuki ilkeyi dikkate almadan bombalaması ve kadın erkek demeden vahşi bir şekilde kanlarını dökmesinin ne gibi bir anlamı olabilir?
Lübnan Hizbullah’ı, Arap ve İslami bir grup olarak Arabistan aleyhinde bir maceranın peşinde olmamıştır. Hatta tüm Arap ordularının 47 yılından 60’lara kadar yapamadığı işi, Arapları savunmak adına yapmıştır.”