HAN TUMAN’DAN SONRA SURİYE’DE SİYASİ BİR ÇÖZÜME DAİR HİÇBİR ÜMİT KALMAMIŞTIR


HAN TUMAN’DAN SONRA SURİYE’DE SİYASİ BİR ÇÖZÜME DAİR HİÇBİR ÜMİT KALMAMIŞTIR

Han Tuman kasabasında ateşkesin ihlal edilmesi, Suriye’de yaşanan krizin barışçıl bir şekilde çözümüne dair son ümitleri de yok ederken, Amerika ve müttefiklerinin tutumunu da her zamankinden daha çok gözler önüne seriyor.

Tesnim Haber Ajansı- Silahlı grupların Cuma günü Halep’in güneyindeki Han Tuman kasabasına saldırısı, kendi içerisinde önemli ve temel bir özelliğe sahip; bu saldırı ateşkes döneminde meydana geldi. Bu nedenle ateşkesin ve anlaşmanın ihlal edilmesi ve aşağıda açıklayacağımız nedenlerden dolayı, anlaşmalar ve siyasi müzakerelerin bir geleceği olduğu düşünülemez ve sanılmasın ki Suriye’deki savaş sadece askeri bir operasyonla ve bir tarafın diğer tarafa üstünlüğüyle sona erer.

Ateşkesin ihlalinde üç ihtimal var:
1- Teröristler doğrudan Amerika’nın, Arabistan’ın ve Türkiye’nin emriyle Han Tuman’a saldırdılar.
2- Amerika ve müttefiklerinin silahlı muhalif gruplar üzerinde hâkimiyeti yok.
3- Amerika çifte standart ve çelişkilerin içinde.

Bu üç durumda da, ateşkes başarısızlığa mahkûmdur.
Ama sorun görünenden biraz daha karmaşık. Amerika, Suriye krizinde siyasi bir çözüm ve ateşkesi vurgulayan bir tavır sergiliyor; ama aynı zamanda son derece çelişkili bir duruma düşüyor. Washington El-Nusra Cephesi ve IŞİD dışındaki hiçbir gurubu terörist grup kategorisine almıyor. Hakikatte ise Han Tuman olayında, ılımlı muhalifler diye adlandırılan büyük ve küçük onlarca terörist grubun El-Nusra Cephesi teröristleriyle yaptığı koalisyonla karşı karşıyayız.

Felig- eş Şam, Nureddin Zenki, Cephe el-Şamiyye, Cunud el- Aksa ve Hizb el- Türkistani gibi grupların El-Nusra Cephesi ile koalisyonu Amerika’ya büyük bir darbe sayılırken, bu ülke, silahlı gruplar üzerinde hiçbir kontrolü olmadığını söylüyor. Daha önce Amerika Dışişleri Bakanı Sözcüsü Mark Toner şu ifadelerde bulunmuştu: “Biz bazı bölgelerdeki durumun karışık ve istikrarsız olduğunu biliyoruz, bazı koalisyon grupları var ve biz bu grupların üyelerini belirlemeli ve her birinin hangi tarafta durduğunu bilmeliyiz.” Amerikalı bu üst düzey yetkilinin sözleri, ülkesinin silahlı muhalifleri kontrol etmede yetersiz kaldığı yönünde değerlendirilebilir. Bu durumda Amerika, Rusya ve Suriye karşısında ateşkes isteyemez; çünkü ılımlı muhalifler diye adlandırılan gruplar arasında ateşkesi uygulamayı garantileyemez. Eğer Amerika ve müttefiklerinin Suriye Hükümeti karşısındaki cephelere hâkimiyeti yoksa Suriye savaşında barışçıl bir çözüm unutulmalı. Ama Amerika ve müttefiklerinin teröristlere hâkimiyeti olmadığı varsayımını kabul etmek mümkün değil; şimdilik bunu istemiyorlar gibi görünüyor. Örneğin, Ahrar uş- Şam grubu, Han Tuman’a saldırıyı üstlenen Ceyş el-Feth ve Nusra Cephesi koalisyonun asli üyelerinden biri. Ama Amerika, Rusya ve Suriye’nin ısrarlarına rağmen, Ahrar uş- Şam’ı terörist olarak adlandırmamakta ve bu grubu El-Kaide’nin bir alt grubu olarak saymamakta ısrar ediyor.

Konu açıktır; Amerika ve Arabistan, Ahrar uş- Şam’ın ateşkese dâhil edilmesinde ısrar ediyorlar; ama bu grup, ateşkesin başlamasından 24 saatten daha az bir sürede, anlaşmayı dikkate almadan, Han Tuman’a saldırdı. İşte burada şunu söylemek gerekir: Amerikalılar ya çatışmaların durmasını istemiyor, ya da Türkiye ve Arabistan’ın Ahrar uş- Şam gibi grupları kontrol altına almaları konusunda baskı gücü kalmadı. Bu esnada önemli bir noktayla karşılaşıyoruz ve oda, Amerika’nın ılımlı muhalifler diye adlandırdıkları gruplara 3 bin ton silah göndermesi.

İngiliz savunma dergisi Jane’nin haberine göre Amerika, Suriyeli muhaliflere iki silah sevkiyatı yaptı ve bu olay ateşkesin esasını bozabilir; Rusya ve Amerika arasındaki temel anlaşmaya dayanan esası. Birinci sevkiyat, 5 Aralık 2015 yılında Geysir gemisi ile Romanya’nın Kanstanta limanından yüklendi ve yavaş yavaş Türkiye’nin Ağlar Limanına hareket etti ve yükünün yarısını Ürdün’ün Akabe Limanında boşalttı.

Jane’nin haberine göre; bu gemi, 80 konteyner ile gelişmiş tanksavar füzeleri gibi yaklaşık 1000 ton silah taşıyordu. İkinci sevkiyat, ilk sevkiyatın iki katıydı. 117 konteyner ve yaklaşık 2000 ton silahtan oluşuyordu.

Amerikan sitesi Alabama News’de bu habere değinmişti. Bu silah sevkiyatı, daha önce Özgür Suriye Ordusu gibi ılımlı muhalifler diye adlandırılan grupların diğer ülkeler tarafından yapılan silah hediyelerini, rahatlıkla selefi teröristlere verdiğinin ortaya çıkmasına rağmen yapıldı. Öyle görünüyor ki Amerikalı yetkililer bütün söylemlerine rağmen, Suriye’deki durumun bu şekilde devam etmesini istiyorlar.

Bir taraftan ateşkes ve müzakere davulu çalıyor, bir taraftan da Türkiye ve Arabistan’a baskı yapmak suretiyle terörist grupların kontrolü noktasında bir eylemde bulunmuyorlar. Bu durumda Suriye krizinin siyasi olarak çözülmesi, siyasi bir jest ve sözden başka bir değer taşımıyor.

Rıza Dehgani

En Çok Okunan Röportaj Haberler
En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler