Şii Ve Sünni Arasındaki İlmi İhtilafları Medyada Tartışmak Zihinleri Vahdetten Uzaklaştırır


Şii Ve Sünni Arasındaki İlmi İhtilafları Medyada Tartışmak Zihinleri Vahdetten Uzaklaştırır

Ayetullah Mübelliği Mısır’ın El-Ezher Üniversitesine gerçekleştirdiği ziyaret ve Ehl-i Sünnetin büyük dini teşkilatlarının liderleri ile yaptığı görüşmeler hakkında konuştu.

Tesnim Haber Ajansı - Ayetullah Ahmet Mübelliği İran İslam Cumhuriyeti Uzmanlar (Hubregan) Meclisi’nin Loristan eyaleti temsilcisi ve İslam Mezhepleri Üniversitesi Başkanıdır.

Ayetullah Ahmet Mübelliği Merhum Ayetullah Meruci’nin oğludur ve 1959 yılında dünya gelmiştir.

Ayetullah Mubelliği, El-Ezher Üniversitesi Başkanı Şeyh Ahmet El-Tayyib’in özel daveti üzerine Kahire’de düzenlenen “Farklılık, Çeşitlilik Ve Bir Arada Yaşamaya Saygı” konulu konferansa katıldı. Bu konferans, uzun yılların ardından İranlı Şii bir alimin Mısır’ın siyasi ve dini faaliyetleri ve konferansında bulunduğu ilk konferanstır.

Tesnim Habere röportaj veren Ayetullah Mubelliği, İslam Ümmetinin vahdeti, İngiliz Şiiliği ve El-Ezher Başkanı ile gerçekleştirdiği görüşme gibi çeşitli konular hakkında Tesnim Haberin sorularını yanıtladı.

Tesnim Haber: Maalesef son yıllarda ilmi havzalarda İslam ümmetinin vahdetine şiddetle karşı çıkan ve İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin onlardan İngiliz Şiiliği diye bahsettiği hareketler şekillenmektedir. Bu hareketler kısa süre içerisinde gelişmiş ve medya ortamında da daha yoğun bir yer bulmuştur. İnkılap karşıtı bu hareketlerin zamanla ortadan kalkması ve havzaları tehdit etmemesi için nasıl mücadele edilmelidir?

-Vahdet konusunda iki esasa dikkat edilmelidir. Bunlardan ilki, Şii ve Sünni’nin vahdet sürecinde yan yana durması ve birlik içerisinde olmasıdır. Ve bunlardan her birinin varlığı bencilce olmamalı ve Şii ve Sünni omuz omuza hareket etmelidir.

İkinci olarak, bölücülükle mutlak olarak, akıllıca ve kapsamlı bir şekilde mücadele edilmelidir. Mutlak mücadeleden kasıt bölücü çabalarla mücadele etmektir. Tüm mezhebi ortamlarda, her yerde ve her zaman Şiiler ya da Sünniler arasında bölücülük çıkabilir.

Şii olsun, Sünni olsun asla bölücülüğü kabul etmemelidir. Bizim için vahdet ilke olduğunda, bölücülüğü kimin çıkardığının bir önemi yoktur. Bizim için önemli olan vahdettir ve bölücülük olmamalıdır.

Bölücülükle kapsamlı bir şekilde mücadeleden kasıt ise şudur, yani bu mücadelenin hacmi ve çeşitliliği etkin ve aktif olacak kadar olmalıdır. İlk olarak vahdet temelleri güçlendirilmeli ve ikinci olarak ta vahdeti daha fazla sağlayacak ve ortaya çıkaracak başlangıçlar yapılmalı ve adımlar atılmalıdır. Özellikle medya alanında, fikri ve toplumsal olarak güçlü ve ciddi bir varlık gösterilmelidir.

Biz bütün çabamızı bölücülükle mücadele için harcamalıyız. Bu çabalar; bölücü hareketleri uyarma, topluma bölücülüğün tehlikeleri hakkında nasihatlerde bulunma, ortamı ve şartları bölücülüğün çıkmasını engellemek için akıllıca kontrol etme, vahdet düşüncesi üzerine diyaloglar oluşturma, bölücülüğün kaynaklandığı işgalci güçleri anlatma, siyasi ve kültürel alanlarda diplomasi, ortak paydalar oluşturma ve bunları geliştirme gibi faaliyetlerdir ve bunların hepsinin ayrı ayrı verimli bir çabaya ihtiyacı vardır.

Bölücülükle mücadelenin akıllıca olmasından kasıt ise şudur, yani bölücülükle yapılan mücadele onların durumuna yardım etmemeli, onarın güçlenmesi ile sonuçlanmamalı ve onların manevra gücünü arttırmamalıdır. Bu mücadele onları izole etmeli ve zayıflatmalıdır. Biz bölücü unsurları zayıflatmak ve bölücülüğü ortadan kaldırmak yerine, bölücülüğü güçlendirecek şekilde davranmamalı ve bölücülük günahına ortak olmamalıyız.

Bu nedenlerden dolayı İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin de bölücülük ve bu bölücülüğün gizli ve açık nedenlerine karşı ve bunun İngiltere ve Amerika hükümetinin politikalarından kaynaklandığı ve bu bölücü hareketlerin bu hükümetlerle birlikte hareket ettiği konusunda hassas olduğunu görmekteyiz.

Tekfirci Sünni ve sapkın Şii bir madalyanın iki yüzüdür

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei konuşmalarında bölücülüğü çıkaranın Şii ve Sünni ya da tekfirci Sünnni ve sapkın Şii olması arasında bir fark olmadığını ve her ikisinin de bölücülük çıkardıklarında bir madalyanın iki yüzü olduklarını ve vahdeti yok ettiklerini ifade ediyor.

Vahdet zemini, açık, verimli, yenilikçi ve herkesin çeşitli çabalarda bulunabileceği ve bütün ümmetin daha fazla katılım gösterebileceği bir zemindir.
Bölücülük karşısında akıllıca duruş ilkesi, bölücülük çıkaran kişinin ortamı su istimal etmemesi ve daha fazla bozgunculuk çıkarmaması için çok önemli bir ilkedir. Biz bugün İslam Dünyasında tekfircileri bölücülüğün nedeni olarak görüyoruz ama siz gelir bölücülük karşısında her ne kadar ilmi bile olsa medyada ve kanallarda tartışmalar başlatırsanız, yaptığınız bu işle dini hassasiyetleri kışkırtır, suyu tekfircilerin lehine bulandırır ve onların eline bahane verirsiniz. Bu akıllıca değildir ve bunun kendisi de bölücü bir eylemdir.

Tesnim Haber: Örneğin kanallarda ve üniversitelerde ihtilaflı tarihi konuları gündeme getirmeyelim mi?

Mesela havzalarda ya da üniversitelerde bir konudan bahsediliyor. Bir Şii ya da Sünni benim tarihe karşı düşüncem şu, diğeri de benim düşüncem de bu diyor! Bu ilmi bir tartışmadır ve her zaman vardır, tabi taraflar istediği takdirde. Yani ne bir Şii bir Sünni’yi ne de bir Sünni bir Şii’yi tartışmaya zorlamamalıdır. Kendileri istiyorlarsa gelip sakin sakin konuşmalıdırlar ama eğer gelip te vahdete odaklanmak yerine Şii ve Sünni arasındaki ilmi ihtilaflar konusunu medyaya taşırsanız, zihinleri vahdetten uzaklaştırırsınız.

Bu tekfircilerle mücadele değildir. Siz bu şekilde onlara daha fazla bahane vermiş ve rekabet ortamını onların lehine değiştirmiş olursunuz. Bana göre bölücülüğün nedenleri ile mücadele özel bir zekilikle ve akıllıca olmalıdır ve vahdete öncelik verilmelidir. Tartışma yapmak ve görüş alışverişinde bulunmak isteyen kişiler de bunu bahane verecek şekilde değil, kendi aralarında yapmalıdır.

Tesnim Haber: Sizce bölücülüğün nedenleri ile nasıl mücadele edilmelidir?

-Peygamberin (s.a.v) kendisi de vahit bir ümmet oluşturmak istediğinde din adı altında İslam ümmetinin yok olması konusunda çok endişeliydi ve bu yüzden tekfire karşı özel bir hassasiyet gösterdi. Bölücülüğün ve tekfirin reddedilmesi çok hassas bir konudur ve bölücü düşünce zayıflatılması gerekirken güçlendirilmemelidir. Bu konu hem Ehl-i Sünnet hem de tekfirciler arasında bölücülük çıkarmak isteyen kişilere karşı hassas bir konudur yani münazara gibi eylemlerle onlara yardım edilmemelidir.

Çok akıllı olunmalıdır. İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nın buyurduğu sadece İngiliz Şiiliği ve Amerikan Sünniliği konusudur. Biz bu genel başlıkları ve konuları korumalıyız. Bölücülük yolunda olan bir kişi dolaylı ve direk olarak oradan konuşmaktadır ama biz bu kişilerden defalarca isim ve özellikleriyle bahsettiğimizde, onları toplum içerisinde kurumsallaştırıyoruz. Biz İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin genellemelerine odaklanmalıyız.

Tekfircilerin karşısında durmalıyız. Eğer onlar bir adım atıyorsa bizler de onlar için panzehir hazırlamalıyız. Bölücü unsurların gelişmemesi konusunda dikkatli olmalıyız ve bana göre İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin buyrukları dışına çıkmamalı ve onlara riayet etmeliyiz. Çünkü İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei bu konuları çok dikkatli bir şekilde beyan etmektedir ve biz de bu beyanlardan ileri gitmemeliyiz.

Tesnim Haber: Siz İran’dan El-Ezher Üniversitesine davet edilen ilk kişiydiniz. Ehl-i Sünnet’in büyük bir kurumu olan El-Ezher ve Kum ilmi havzası arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu iki kurum arasındaki ilişkilerin korunması için neler yapılmalıdır ve bu iki ilmi kurum İslam Dünyasında Şii ve Sünni arasında vahdet oluşturmak için neler yapmalıdır?

-El-Ezher’in tarihte önemli bir yeri vardır ve birçok göz El-Ezher Üniversitesi üzerindedir. El-Ezher Üniversitesinde bulunan ılımlılık birçoklarına huzur vermektedir ve doğal olarak bölgedeki bu günkü politikalarda El-Ezher belirleyicidir.

Ümmetin vahdetine dayalı bir diplomasiye ihtiyacımız var/ Bütün varlığımızla El-Ezher’e doğru gitmeliyiz

-Bölgedeki bu günkü şartlarda El-Ezher’in sesini siyasi ortamın ve durumun sesiyle duymalıyız. Biz El-Ezher’in sorunlarını ve beklentilerini görmeliyiz. El-Ezher’in sorunlarının birçoğu siyasi karmaşadan kaynaklanmaktadır. Bizim İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin de buyurduğu gibi diplomasi söyleşilerine ihtiyacımız var. Yani çeşitli diplomasilerle İslam ümmetinin vahdeti hakkında konuşmalıyız. El-Ezher’in birçok sorunu ve endişesi bulunmaktadır. Bizim bu ilkeye riayet etmemiz ve bütün varlığımızla El-Ezher’e doğru gitmemiz ve oradaki sorunları anlamamız gerekir. Eğer böyle bir gidiş olursa, ortam hazır olur. Bizim özellikle El-Ezher ile her aşamada ve her şartta vahdet formu oluşturmamız gerekir.

Diğer bir konu ise, bizim Ehl-i Sünnet toplumuna karşı şeffaf olmamızdır ve ilmi havzaların hepsi tarafından Ehl-i Sünnet’in kutsallarına hakaret edilememesi konusunda derhal fetva yayınlanmalıdır. Vahdetin kaynağı dürüstlüktür ve biz El-Zehriyyun gibi hain gruplara fırsat vermemeli ve İran İslam Cumhuriyeti’nin yolunun bu olmadığını ve olmayacağını açıklamalıyız.

Bizim Ehl-i Sünnet ve Şiiliğe karşı dayandığımız esas asla onları bir tarafa davet değildir. Herkes bir mezhebi kabul edip, diğerini reddedebilir, bu doğal bir olaydır. Bizim Şiiliği yayama gibi bir planımız yok. Bizim amacımız vahdeti geliştirmek ve derinleştirmektir. Eğer İran İslam Cumhuriyeti Şiiliği yaymak isteseydi ilk olarak ülkesindeki Sünnileri bu yola doğru yönlendirirdi. Siz İran İslam Cumhuriyetinin ülkesi içerisinde bir kişiyi bile plan ve programla Şiiliğe davet ettiğine dair bir örnek bulamazsınız, asla böyle bir şey söz konusu değildir, onlara medreselerinde Ehl-i Sünnet derslerini verebilmeleri için imkân sağlanmıştır.

Tesnim Haber: Son zamanlarda yaşanan diğer bir olay da Ehl-i Sünnet alimlerinin ilk kez Çin’de toplanması ve hatta el-Ezher’den de bir alimin bu toplantıya katılması ve bu toplantıda Vahhabiliğe karşı ortak bir bildirinin yayınlanmasıdır. Sizin bu toplantı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

-Biz hiçbir zaman ne Şiiliğin ne de Ehl-i Sünnet’n içerisinde bölücülüğün olmasını istemiyor ve bu durumdan memnun olmuyoruz. Ehl-i Sünnet te, Şii de birlik içerisinde olmalı ve İslam’ın iki kanadını oluşturmalılar. Ama başta da ifade ettiğim gibi, bölücülükle mücadele etmek, vahdet yolunda çaba göstermenin bir kısmıdır. Şu an Vahhabilik köklü bir bölücülük projesini başlatmıştır ama Ehl-i Sünnette bunu anlamıştır ve dünya bu konuda görüş birliğine sahip olmalıdır.

Tesnim Haber: Sizin İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin İslam Dünyası ve İslam ümmetinin vahdetini yönetimi konusundaki görüşleriniz nelerdir?

-Bence İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei müstesna bir şahsiyettir çünkü çok zeki ve ileri ve dakik görüşlü biridir ve Onun bilgeliği ve entelektüel bakışı ve davranışlarıyla bütün alanlardaki varlığı çok önemlidir.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei usul ve fıkıh ilkelerine çok bağlıdır. Analizleri çok güçlüdür. Onun fıkhi ve içtihat konularında, ictihadi analizleri çok güçlü, keskin ve doğrudur.

Tesnim Haber: Sizin İslam Dünyasından birçok alimle irtibatınız var. Onlar İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei ve İran hakkında ne düşünüyorlar?

Onlardan bazıları İran’a, İslam’ın büyük bir istek ve güçle takip edildiği ve hiçbir korku ve endişenin bizleri bu yoldan döndüremeyeceği gözüyle bakıyorlar. İran’a karşı bakış açısı genellikle bu şekilde ve bunu doğal olarak İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin şahsiyetinde de görüyorlar. Tabi yapılan bazı medya propagandaları nedeniyle şüphe ile bakanlar ve “siz vahdeti mi yoksa Şiiliği mi yaymanın mı peşindesiniz? diyenler de var ama İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’ye karşı çok yüce ve üstün bir bakış var.

En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler