Arabistan Her Yönden Başarısız Oldu/ İran’ın Bölgedeki Gücü Arttı


Arabistan Her Yönden Başarısız Oldu/ İran’ın Bölgedeki Gücü Arttı

Rey El-Yevm Gazetesi Baş Editörü ve Arap dünyasının ünlü Ortadoğu uzmanlarından Abdel Bari Atvan kaleme aldığı son yazısında Arabistan’ın bölgede art arda aldığı yenilgilere, ülkenin kötü durumuna ve İran’ın ve Direniş Eksenin bölgedeki konumunun güçlenmesine değindi.

Tesnim Haber Ajansı - Abdel Bari Atvan kaleme aldığı son yazısında şu ifadelerde bulundu:

“2016 yılı hem Arabistan hem de Körfez Birliği ülkeleri için tüm alanlarda kötü bir yıldı ve bu duruma inanamayanlar kafalarını toprağa gömdüler. Çünkü Yemen savaşı üçüncü yılına girmiştir. Bu savaş için insani ve ekonomik olarak harcamalar devam ederken, bu savaşı ne barışçıl ne de savaş yoluyla sonlandırma ve durdurma konusunda hiçbir alamet görülmemektedir.”

Atvan 2016 yılında Arabistan ve Körfez Arap ülkelerinin başarısızlığının diğer nedenlerini sıralayarak şunları yazdı: “Türkiye’nin aniden Rusya ve İran eksenine bağlanması, altı yıldır yaptıkları askeri ve mali harcamalara rağmen Körfez Arap ülkelerini Suriye krizi konusunda bir kenara itti ve Riyad petrol ile ilgili inatçı politikalarından vazgeçmek zorunda kaldı ve günlük olarak yaklaşık 500 bin varil petrol üretimini azalttı ama bu konuda yani petrol üretimi konusunda rakibi olan İran’ı zorlayamadı. Bu durum aynı yıllar önce olduğu gibi, Arabistan’ı OPEC liderliğinde aşağılara çekti.

Yeni yıl da bu ülkeler için kötü geçebilir. Çünkü Arabistan’ın dostları azalmakta ve düşmanları çoğalmaktadır. Çünkü herkesle olmasa da Arabistan’ın komşu ülkelerinin büyük bir kısmıyla ilişkisi kötüdür.

Suriye Ordusunun Halep şehrini yeniden alması ve Rusya ve Türkiye arasında Suriye konusunda anlaşma sağlanması, çoğunluğu Türkiye’nin koruması altında bulunan 10 silahlı grubun katılımıyla barış görüşmelerinin başlangıcı oldu ve aynı zamanda Riyad’ın koruması altında bulunan silahlı gruplar, barış görüşmelerine katılan gruplar arasında yer almadı. Arabistan’ın Şam bölgesindeki rolü çok azaldı ve hatta Lübnan, Arabistan’ın kontrolünden çıktı ve İranlı mevkidaşının safında yer aldı.

Arabistan’ın Mısır ile ilişkisi de Arabistan’ın 35 milyar dolar mali yardımına rağmen gergin bir durumda. Arabistan’ın birçok Arap Mağrip Birliği ülkesindeki politikası da çok zayıfladı.  Aynı zamanda eğer Arabistan’ın Sudan’a olan desteği olmasaydı, Sudan da Yemen’e karşı savaş düzenleyen Arap Koalisyonuna katılmazdı.”

Atvan, Ürdün Genelkurmay Başkanı Mahmut Ferihat’ın son açıklamalarına değinerek şunları yazdı: “Ferihat, Arabistan’ın çektiği sıkıntı, İran’ın Irak’ta her geçen gün artan nüfuzu ve inisiyatifin yeniden Suriye ordusuna geçmesi konusunda çok doğru değerlendirmelerde bulundu.

İran art arda başarılar kazanmaktadır ama Arabistan’ın kayıpları her geçen gün çoğalmaktadır. İran’ın içinde bulunduğu Rusya koalisyonunun gücü ve nüfuzu bölgede artmakta ve Arabistan’ın bel bağladığı Amerika Koalisyonu ise sadece küçülmektedir. Eğer Amerika’nın yeni Başkanı Donlad Trump, Arabistan ve diğer Körfez ülkelerine Amerika’dan aldıkları destek karşılığında vergi ödemek zorunda oldukları konusundaki tehditleri ve Arabistan’ı 11 Eylül saldırı kurbanlarına tazminat ödemeye mecbur bırakmak için JASTA yasasını uygulamaya koyarsa, belki de Washington Riyad’ın en zorlu düşmanı haline gelecektir. Amerika’nın tahminlerine göre bu tazminatın miktarı beş trilyon dolara ulaşmaktadır.

Birçok kişi Abdülfettah Sisi’yi zeki olmamakla suçluyor ama Sisi durumun böyle olmadığını kanıtladı. Çünkü Arabistan ve diğer Körfez ülkelerine karşı nasıl davranması gerektiğini anladı ve onların kesesinden 50 milyar dolar aldı ve bu miktar karşılığında onları düşmanları İran’a karşı destekleyeceği konusunda sadece içi boş vaatlerde bulundu ama nihayetinde kazanan tarafın yani Rusya, Suriye ve İran Koalisyonunun yanına geçti.”

Atvan, İran’ın kutsal hac organizasyonunun Arabistan’dan alınarak bu organizasyonun İslam ülkelerinden oluşan bir idareye verilmesini vurgulamasının da Arabistan’ın zayıflığı olduğunu belirtti.

Abdel Bari Atvan yazısına şöyle devam etti: “Arabistan’ın yaklaşık 20 yıldır Arapların kararlarında belirleyici bir rol oynayan yumuşak gücü, yani para silahı, bölgenin bugün bu kritik duruma düşmesinin asıl sorumlusudur. Çünkü Arabistan, başkaları karşısında askeri caydırıcılık oluşturma konusunda gerçek bir Arap planı için sağlam temeller atmadığı gibi, Irak, Suriye, Mısır ve Libya’da bölgeyi kırıcı ve parçalayıcı planları destekledi. Arabistan bu eylemleri bütün laik, solcu ve milliyetçi rejimlerden intikam almak için yaptı.”

Atvan yazısının başka bir bölümünde kendi düşüncesini belirterek şunları yazdı: “Arabistan’ın liderliği yavaş yavaş Vahhabi vesayetinden el çekmektedir ve batının Arabistan’a atfettiği terörizm sıfatından kurtulmak adına kendi toplumunu yenilemek için Batı’nın standartlarını uygulamaktadır. Riyad bu bağlamda tanınmış radikal yüzlerini dini alimler heyetinden uzaklaştırmıştır ve bu heyetin bir kolu olan dini polislerin (emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker) etkisini azaltmıştır. Arabistan, dini polislerin Arabistan toplumunda tutuklama, hapse atma ve evlere baskın düzenleme gibi kanunları uygulama yetkisini kaldırmıştır.”

Atvan’ın ifadesine göre, Suudi Arabistan ve birçok bölge ülkesinin bu siyah görüntüsünün gölgesinde, bu durumdan kurtulmak için politikayı ve ekonomiyi kapsamlı bir şekilde yeniden gözden geçirmek gerekiyordu. Her ne kadar kayıp ve zararların önüne geçilemese de en azından kurtarılabilecek kadarını kurtarmak için bu revizyon yapılmalıydı.

Atvan yazısının devamında şu ifadelerde bulundu: “Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında, Rusya uçağını düşürmekte hata ettiğini anlayınca, NATO Anlaşmasının krizlerde yanında olmadığından emin oldu ve aşamalı bir şekilde de olsa, batıya sırt çevirdi ve toplumsal ve toprak bütünlüğünü korumak için Rusya eksenine bağlandı. İran da bu durumu, uzun yıllar ekonomisini kurtarmak, Amerika ve batı ülkeleriyle yaptırım konusunda ve askeri olarak karşı karşıya gelmemek için 2016 yılı Nisan ayında 5+1 ülkeleriyle Nükleer Anlaşma imzalayarak gerçekleştirdi.”

Atvan yazısında “neden Arabistan ve körfez ülkeleri de bunu yapmıyorlar? Neden başarısız politikalarında ısrar ve inat ediyorlar? sorularını gündeme getirerek, “Suriye ve Yemen savaşlarını kendi lehlerine çeviremezler. Acaba artık testinin dolup taşmak üzere olduğunu anlayacak akla sahip insanlar değiller m? ifadesinde bulundu.

Abdel Bari Atvan, Arap ve Körfez ülkelerinin politikalarını yeniden gözden geçirmeleri için giriş kapısının ne olduğuna değindi ve şunları yazdı: “Herhangi bir revizyon için en önemli ve en kapsamlı giriş kapısı, Filistin meselesi ve eşitlik, toplumsal adalet esaslarına dayalı olarak görüşmelerde bulunmak ve siyasi reformlar gerçekleştirmektir ama Körfez Arap ülkeleri savaşlar çıkararak, İsrail ile ilişkileri normalleştirerek ve İran ile mücadele için bu rejim ile müttefik olarak, İslam ülkelerinde kendilerine karşı bir nefretin oluşmasına neden oldular ve bu politikalarından ve ülkeleri ve halkları için oluşturdukları tehlikelerden dolayı hesap vermelidirler. Bu durum İran’ın bölgede ve uluslararası alandaki gücünün artmasına neden olmuştur.”

Atvan daha sonra şu soruları gündeme getirdi: “Filistin meselesine İran ve İran’a bağlı eksenlerde önen verilirken, bu konunun Arabistan ve diğer Körfez Arap ülkesi medyasında ve politikasında dikkate alınmaması utanç verici değil mi?”

Abdel Bari Atvan üstü kapalı olarak Arabistan’a şunları söyledi: “Belki bazıları bu yazıyı kendi iç işlerine müdahale olarak görebilirler ki, geçmişte defalarca böyle gördüler ama şunu söylemeliyim ki, biz en azından yazarak, tavsiyede bulunarak ve kamuoyunu aydınlatarak müdahalede bulunuyoruz. Sizin gibi F-16 savaş uçakları, Abrams tankları ve akıllı füzeler kullanarak, kararlılık fırtınası operasyonları yaparak, kardeş ülke Yemen’e saldırıp on binlerce kişiyi öldürüp yaralamak için koalisyon kurarak ve Suriye’de, Yemen’de, Libya’da ve Irak’ta silahlı terörist grupları silahlandırmak için milyarlarca dolarak harcayarak değil.”

En Çok Okunan Dünya Haberler
En Önemli Dünya Haberler
En Çok Okunan Haberler