Nasrallah: Amerika’nın Hizbullah’a Karşı Suçlamaları Çirkin Ve Asılsızdır


Nasrallah: Amerika’nın Hizbullah’a Karşı Suçlamaları Çirkin Ve Asılsızdır

Hizbullah Genel Sekreteri, Kuneytra şehitlerini anma merasiminde yaptığı konuşmada, şehitlerin fedakarlıkları olmadan güvenliğin sağlanamayacağını vurguladı.

Tesnim Haber Ajansı - Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Kuneyrta şehitlerini anma ve İmad Muğniye’nin babasının kırkı münasebetiyle düzenlenen merasimde yaptığı konuşmada, “Şehitlerin fedakarlıkları olmadan ülkemizde güvenlik sağlanamaz” açıklamasında bulundu.

Seyyid Hasan Nasrallah şunları söyledi: ‘Şehitlerin, halk, ülke ve ümmet üzerinde olan haklarını itiraf etmeliyiz ve güvenlik hakkında hangi yetkili bir konuşma yaparsa, şehitlerin fedakarlıkları olmadan güvenliğin sağlanamayacağı noktasını herkese hatırlatmalıdırlar ve Amerikalıların yenilgisinden ve zorluklarla mücadelede bölge halkının zaferlerinden bahsettiğimizde, bunun Allah’ın yardımı ve lütfu olduğunun farkında olmalı, fedakarlıkta bulunanların, acı çekenlerin ve direniş gösterenlerin üzerimizde hakları olduğunu bilmeliyiz.

Ebu İmad, evlatlarının direnişe katılması için kapıları açmış, izzet, onur ve büyüklüğe ulaşmaktan kaçınmamıştır. Bu, neslimizde var olan ve evlatlarımızın neslinde de var olacak olan özel bir özelliktir ve bu konunun vurgulanmaya ihtiyacı vardır. Ebu İmad, ailesinin de kendisiyle birlikte şehirlerine gitmesi için kendi şehri olan güneyde defnedilmeyi vasiyet etti. Bu, Lübnan’da olan iyi bir adettir ve bu korunmalıdır.’

Hizbullah Genel Sekreteri, artan uyuşturucu madde ticareti ve suçlar hakkında, şehirlerde artan nüfusun birçok olumsuz sonucu olduğunu ama eğer halk köylerine dönmeye başlarsa, hükümetin bu bölgelerde iş imkanları oluşturması gerektiğini söyledi.

Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının devamında şu ifadelerde bulundu: ‘Geçen haftalarda, Amerika tarafından Hizbullah aleyhinde gündeme gelen suçlamalar yeni değildir ancak, yeni etkileri beraberinde getirecektir. ABD Adalet Bakanlığı bir araştırma komitesi oluşturarak, Hizbullah’ın uyuşturucu ticareti ile olan ilişkisini araştırmak için Lübnan direnişi ile de görüşmelerde bulunmak istemektedir. Oysa ki Obama, daha önce bu araştırmanın yapılmasını yasaklamıştı ama Trump’ın bu konuda asla müsamahası yoktur. Bu suçlamaların çok çirkin ve hiçbir kanıtı olmayan iddialar olduğunu söylemek istiyorum. Hizbullah’ın bu konuda dini ve şer’i bir duruşu vardır ve uyuşturucu ticareti Hizbullah’a göre haram ve yasaktır ve hatta düşman İsrail toplumunda bile uyuşturucu ticareti yapılması haramdır ve biz bu konuya bağlıyız. Ben defalarca Hizbullah’ın böyle bir ticaret yapmadığını açıkladım ve biz, herhangi bir ticaretle uğraşmama kararı aldık ve bu konunun da farklı nedenleri vardır. Bizim hiçbir yatırım faaliyetimiz ve yatırımda bulunacak mal varlığımız yoktur ve yine yatırımda bulunacak bir şirketimiz ve tarafımız da yoktur.’

Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının devamında şu açıklamalarda bulundu: ‘Hizbullah hiçbir kuruluşun sözcüsü değildir ve hiç kimsenin yatırım projelerini yapmaz. Uyuşturucu madde konusu Hizbullah’a karşı savaş çerçevesinde yer alan bir konudur ve Feltman da daha önce Amerika’nın Lübnan’daki Büyükelçiliğin Hizbullah’ın çehresini yıkmak için 500 milyon dolar harcadığını açıklamıştır. Amerikalılar, uluslararası toplumu Hizbullah’ın terör örgütü olduğuna ikna etmeye çalışmış ve bazı yerlerde de bu konuda başarılı olmuştur ama Hizbullah bölgedeki terörizmle ve terör örgütleriyle mücadele eden en önemli kuvvetlerden olduğunu kanıtlamıştır, bu nedenle Hizbullah’ı karalamak için başka bir tarafa yönelerek, onu bir suç teşkilatı olarak tanıtmaya çalışmışlardır.

Sınırlar konusunda Lübnan ve İsrail arasında ihtilafların olduğu güneyde 13 bölge bulunmaktadır ve tabi biz İsrail’in varlığını asla kabul etmiyoruz, bu topraklar Filistin’indir. İsrail, UNIFIL’e üzerinde ihtilaf bulunan noktalarda bir duvar örmek istediğini açıkladı ve Lübnan Hükümeti, ihtilaflı noktalarda İsrail’in bütün eylemlerini reddetti ve UNIFEL aracılığıyla bu konuda bilgilendirme yapıldı ve ordu da bütün işgallerle mücadele etmeye hazır olduğunu açıkladı. Bugün direniş, hükümet ve ordunun yanında durmaya hazır olduğunu açıklamıştır. İsraillileri, Lübnan’ın uyarılarını tam anlamıyla ciddiye almaları konusunda uyarıyoruz. İsraillilerin ihtilaflı noktaları ele geçirememesi için, Lübnan’ın tam bir birlik içerisinde hükümetinin ve ordusunun arkasında olduğunu açıklıyoruz. İsrail ile ilişkileri normalleştirme hakkında, hükümet ve meclisten Lübnan ile ilgili olarak ilişkileri normalleştirme konusunda görüşmelerde bulunmasını istiyorum. Adil ve kapsamlı bir barış sağlanmadığı sürece, Lübnan İsrail ile ilişkileri normalleştirmemeye bağlıdır ve Lübnan ilişkileri normalleştirmeme konusundaki kararlılığını uygulamalıdır ve bu tedavi etmemiz gereken bir konudur.

Filistin konusunda yaşanan son gelişmelerle birlikte, Lübnan’da birçok kişi, ilişkileri normalleştirme konusunun hükümetin kontrolü altında olmasını istemiyor. Hiç kime sanata karşı değil ama ilişkileri normalleştirmenin sanat, sinema ve turizm unvanı altında olması, Lübnan hükümetinin isteğinin tam aksidir. Arap Birliğinin aldığı ama bazı ülkelerin uygulamadığı kararlardan biri, İsrail ile ilişkileri normalleştirmektir. Amerikalı yönetmen Steve Spielberg, İsrail’in 2006 yılında Lübnan’a karşı gerçekleştirdiği saldırıları desteklediğini açıklamış ve o dönemde mal varlığından bir milyon dolar İsrail’e yardımda bulunmuştur. Şimdi ise onu, sanat ve turizm alanında ödüllendiriyor, filmlerini Lübnan sinemalarında yayınlıyor ve bu konun hallolmasını umut ediyoruz. Tabi bütün konu bu değil, biz sanat ve turizm karşıtı değiliz ve hiç kimse konuları birbirine karıştırmasın. İsrail konusunda, İsrail’in düşman olduğuna dair bir fikir birliği vardır.

Sidon’daki patlama ile ilgili olarak araştırmalarımızı sürdürüyoruz ve bütün bulgular, Hamas kuvvetlerinden birinin hedef alındığı bu olayı İsrail’in gerçekleştirdiğini gösteriyor. Güvenlik kuvvetleri tarafından bu olayı İsrail’in gerçekleştirdiği netlik kazanınca, İsrail’in Lübnan’ın egemenliğini ihlal ettiğinin ve Lübnan’a karşı düşman olduğunun açıklanacağını umuyorum.

Uzun bir süredir İsrail Lübnan’da doğrudan bir güvenlik operasyonunda bulunmadı ve şimdi, konusu güney cepheler olan Netanyahu’nun düzenlendiği toplantıları anlamaya çalışıyoruz. Ama acaba İsrail’in Lübnan’a karşı savaşması için gözlerimizi kapatmamız doğru mu? Lübnan’ın bir kez daha İsrail’in suikast bölgesi haline gelmesine nasıl izin verebiliriz. Sidon’da meydana gelen saldırı, Lübnan güvenlik alanında tehlikeli bir başlangıçtı. Bu konuda sessiz kalınmamalıdır. Hükümet bu konuda araştırmasını tamamladığında, bu konuya nasıl karşılık verileceğini açıklamalıdır.’

Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının başka bir bölümünde Lübnan’daki seçimlere değinerek şunları söyledi: ‘Lübnan’da seçim aşamasındayız ve bazıları seçimleri erteletmek ya da iptal ettirmek istiyor yönünde suçlamaların olduğu bir atmosfer hâkim. İzlenimlerimize dayanarak, hiç kimsenin seçimleri erteletmek ya da iptal ettirtmek niyetinde olmadığına inanıyoruz. Eğer bir konuda ihtilafımız varsa, suçlamalara ve ülkede gerginlik çıkarmaya doğru yönelmemeliyiz. Tabi tüm tarafların kendi şartlarını düzeltmeye çalışması çok normaldir ve biz kimseyi seçimleri erteletmeye ya da iptal ettirtmeye çalışmakla suçlamıyoruz. Ortamın siyasi durumun ısınmasına doğru ilerlediğinde şüphe yoktur ama tabi bu bir çerçeve içerisinde olmalıdır ve ülkede kimse bir kenara atılmamalı ve kırılmamalıdır ve yasanın özelliklerinden biri de aday olmak konusunda herkese bu fırsatı vermesidir. Hatta siyasi düşmanımız bile olsa, bir tarafa atılmasına karşıyız. Ülke, gelişmeye ve birliğe doğru ilerlemektedir.’

Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının devamında bölgenin durumuna değindi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Bölgede yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Tillerson, Amerika kuvvetlerinin Irak ve Suriye’de kalacağını açıkladı. Bunun sebebi nedir? Uluslararası koalisyonu kurduğunuzda, amacınızın Suriye ve Irak’ta kalmak olmadığını vurguladınız. Gelmenizin nedeninin IŞİD’i ortadan kaldırmak olduğunu söylediniz, neden kalmak istiyorsunuz. Onların bahanesi, IŞİD’in yeniden dönmemesi. Irak’a askeri olarak dönmek için IŞİD’i meydana getirenin, bugün de IŞİD bahanesiyle Irak’ta kalmak isteyenin ve IŞİD bahanesiyle Suriye’ye girenin ve yine aynı bahaneyle Suriye’de kalmak isteyenin Amerika olduğunu söyledik, herkes şunu bilsin ki, IŞİD’i meydana getiren Amerika’dır.

Amerika, müttefiklerinden IŞİD’e yardım etmemelerini istemelidir. IŞİD asla dönmeyecektir ve IŞİD’in Irak ve Suriye’ye dönmesinin engellenmesine ihtiyacımız yoktur. Amerika kuvvetlerine hiçbir ihtiyaç yoktur ve Amerika Dışişleri Başkanının söylediği şeyler, yalan ve ikiyüzlülüktür. Suriye’de, bu ülkenin hükümeti duruşunu açıklamıştır ama Irak’ta, Irak hükümeti ile bir koordinasyon sağlanıp sağlanmadığını bilmiyoruz.

Trump’ın, İslami terörizm tabirinde ısrarcı olmasının nedenlerinden biri, onun İslam’a olan düşmanlığıdır ve Trump, İslam’ı terörizm sıfatı ile tanıtmak için, İslami terörizm tabirini bilinçli olarak kullanmaktadır. Trump, Filistinlilere baskılarını arttırmaları ve Kudüs konusunda sundukları teklifi kabul etmeleri için aynı şekilde Arap ülkelerine baskı uygulamaya devam etmektedir.

Meydanlarda bulunmaya devam etmek Filistinlilerin asıl görevlerindendir ve onlar, Asrın Anlaşmasına karşı olduklarını açıklamışlardır.’

En Çok Okunan Dünya Haberler
En Önemli Dünya Haberler
En Çok Okunan Haberler