ABD, Nükleer Anlaşma İle Neyin Peşinde


ABD, Nükleer Anlaşma İle Neyin Peşinde

Şimdiye kadarki süreç ABD ve Avrupalı devletlerin İran ile eşit şartlarda bir anlaşma yapma taraftarı olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Tasnim  Haber  Ajansı- İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad 2005 yılında Arak ağır su reaktörünün temelini atması ve İran’ın 2006 yılında nükleer enerjiye sahip olduğunu duyurması sonrası ABD ve Siyonist rejimin baskıları ile BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a yaptırımları başladı. İran’a uygulanan ilk yaptırımlardan sonra üçüncü taraflar üzerinden İran ve ABD arasında görüşmeler yapıldı fakat bir sonuca ulaşılamadı. 
ABD ile anlaşma vaadiyle göreve gelen Ruhani hükümeti ve ABD arasında 2013 yılında ilk kez doğrudan müzakereler yapıldı ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşma, İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 14 Temmuz 2015'te imzalandı. 10 yıl sürmesi planlanan bu anlaşmaya göre İran elindeki 20 bin santrifüj sayısını 5 bin 60 ile sınırlı tutacak, uranyum miktarını 300 kg ile ve zenginleştirme oranını 3.76 ile sınırlı tutacaktı.

Anlaşmaya göre iki taraf da yükümlülüklerini eş zamanlı olarak yerine getirmeliydi. İran tarafı yükümlülüklerini hemen yerine getirirken, ABD daha işin başında anlaşmaya uymayarak yaptırımların tamamını kaldırmadığı gibi 2018’de Trump’ın göreve gelmesi ile ABD uluslararası yasalara aykırı olarak anlaşmadan tek taraflı olarak ayrıldığını duyurdu ve İran’a yeni yaptırımlar getirdi.

Anlaşmanın diğer tarafları olan İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkeler ABD’yi bu kararından vazgeçirmeye çalıştıysalar da başarılı olamayarak ABD’nin zorba yönetimine boyun eğdiler ve ABD yaptırımlarından etkilenmemek için İran’da olan şirketlerini kapatıp İran’la ticaretlerini sonlandırdılar.

Bununla birlikte İran’ı masada tutmayı hedefleyip anlaşmayı korumak isteyen Almanya, Fransa ve İngiltere İran’a petrol ve bankacılık sektörlerini ABD yaptırımlarından koruyacak bir mekanizma geliştirme sözü vermelerine rağmen bunu da gerçekleştirmediler. İran ise anlaşmadaki yükümlülüklerini aşamalı olarak askıya alarak uranyum zenginleştirmeye başladı. 
Donald Trump'ın başkanlığındaki ABD, İran'ı füze programı ve bölgesel nüfuzunun da sınırlandırıldığı yeni bir anlaşmaya zorlayabilmek için her alanda baskı uyguladıysa da İran, tüm yaptırımlara ve baskılara karşı direniş gösterdi.

Trump’ın uyguladığı azami baskı politikasının başarılı olmadığını gören ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden ülkesinin tek taraflı çekildiği anlaşmaya yeniden katılmaya hazır olduğunu bunun için ise İran’ın tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi şartı olduğunu açıkladı. Bunun üzerine İran ile nükleer anlaşmanın tarafları arasında anlaşmayı yeniden canlandırma ve ABD'nin anlaşmaya dönüşünün müzakere etmek amacıyla görüşmeler başladı.

Viyana'da başlayan ve 6 tur devam eden müzakerelere haziran ayında sonuç alınamadan ara verildi. Bu sırada İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim reisi ise ABD’nin nükleer anlaşmaya dönmesi için yaptırımları kesin olarak kaldırması gerektiğini ve anlaşmadan bir daha ayrılmayacağını garanti etmesi gerektiğini açıkladı. 
İran ile nükleer anlaşmanın tarafları arasında haziranda kesilen nükleer görüşmelerin yedinci turu 29 Kasım’da Viyana’da başladı. İran’ın yeni yönetimi anlaşmaya uymayan karşı tarafın güvence vermediği takdirde anlaşmaya dönmeyeceğini kesin bir şekilde ifade etmesine rağmen dünya kamuoyunda anlaşmaya yanaşmayan tarafın kendisi olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Öyle ki uluslararası yasalara aykırı bir şekilde yüzlerce nükleer silaha sahip işgalci Siyonist rejimin hamisi olan ABD tüm kanunsuzluklarına rağmen dünya kamuoyunda İran’ın nükleer silah elde etme çabası içinde olduğu suçlamasında bulunmaktadır.

Kurulduğu günden beri Batı Asya’da sayısız cinayetler işleyen Siyonist rejimi koruma görevini üstlenen Hiroşima ve Nagazaki geçmişine sahip ABD yönetimi balistik füzelere sahip olan İran’ın bölgeyi tehdit ettiğini ve nükleer silah elde ederek dünya için tehdit oluşturduğu yalanıyla İran’a azami yaptırımlar uygulamakta ve İran’ı nükleer anlaşmaya bağlı kalmamakla suçlamaktadır. Başından beri uluslararası kanunları çiğneyen ABD yeni yönetimi Avrupalı devletleri ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansını kullanarak bir taraftan masaya dönmeye çalışırken diğer taraftan da İran’a baskı kurmak amacıyla yeni yaptırımlar getirmektedir.
ABD’nin ve Avrupalı devletlerin tüm bu kanunsuzluklarına rağmen dünyaya bir kez daha ders veren İran heyeti Viyana görüşmelerinde P5+1 grubu için 5 şart belirledi. (Nükleer anlaşmayla ilgili yaptırımların kaldırılması, yaptırımların kaldırıldığının doğrulanması, ABD'nin çekilmeyeceğine dair garanti alınması, İran'a tazminat ödenmesi ve tüm tarafların IAEA anlaşması kapsamındaki yükümlülüklere geri dönmesi.)

Bu şartlar yerine getirildiği takdirde İran’ın da nükleer anlaşma yükümlülüklerini yerine getireceğini ilan etti. Aynı zamanda ülkenin geleceği ve halkın refah düzeyinin bu anlaşmaya bağlı olmadığını ilan ederek bu doğrultuda ülke içi üretimi arttırıcı faaliyetlere ve petrol ihracına olan bağımlılığı azaltacak girişimlere başladı.

Şimdiye kadarki süreç ABD ve Avrupalı devletlerin İran ile eşit şartlarda bir anlaşma yapma taraftarı olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. ABD, işgalci Siyonist rejim İsrail’in güvenliğini sağlamak ve İran’ın şah döneminde olduğu gibi yeniden kendisine biat etmesini istemektedir. Uluslararası kanunları yüzsüz bir şekilde çiğneyen ABD, İran’ın nükleer silah elde etmek için çalışmadığını çok iyi bilmesine rağmen nükleer silah bahanesiyle İran’ın balistik füze ve İHA gibi silahlara sahip olmasını engellemeye çalışmaktadır. Gün geçtikçe güçlenen İran’ın bölgede emperyalizmin oyununu bozması, direniş güçlerine destek vermesi ve doğal zenginliklerini emperyalistlere peşkeş çekmemesi ABD’nin yeni bir anlaşma yapmak istemesinin temel nedenleridir. 
Nükleer silaha sahip olan işgalci Siyonist rejim ve dünya emperyalizminin başı ABD’nin, dünyayı ve mazlum milletleri İran’ın sözde sahip olacağı nükleer silahtan koruyacağı yalanına özgür halklar inanmasa da yalanın alıcısı çok olur sözünü doğrularcasına başta sözde Müslüman ülke yöneticileri kraldan çok kralcı bir şekilde ABD ve Siyonist rejime destek veren açıklamalarda bulunuyorlar. Bu da ABD yönetimine güç vererek İran’a yeni yaptırımlar yapma fırsatını doğuruyor. 
İran’ın nükleer silah elde etme peşinde olmadığı gerçeği gibi emperyalizmin başı ABD nükleer bahane ile sömürgeciliğine devam etmenin peşinde…

En Çok Okunan İran Haberler
En Önemli İran Haberler
En Çok Okunan Haberler