Ankara, Putin'in Suriye Özel Temsilcisi’nin Açıklamasını Neden Reddetti?


Ankara, Putin'in Suriye Özel Temsilcisi’nin Açıklamasını Neden Reddetti?

Türkiye’nin dış politikasında yaşanan önemli gelişmelere ve değişikliklere rağmen, Erdoğan hükümetinin Suriye  yaklaşımı hala değişmiş değil.

Tesnim Haber Ajansı- Son Astana görüşmelerinde Rus ve Türk diplomatlar arasında yapılan görüşmelerin detayları henüz belli değil. Ancak Suriye konusunda iktidar partinin müdahaleci tutumunun değişmediği kesin.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Kazakistan’ın başkenti Nursultan’da yapılan Astana formatındaki Suriye konulu görüşmeler sonunda düzenlenen basın toplantısında gazetecilere yaptığı açıklamada, görüşmelere katılan Türk temsilcilerin Rus tarafına, ilk fırsat oluştuğunda askerlerinin Suriye'den ayrılacağına dair güvence verdiklerini ifade etti.

17. Astana görüşmelerinde Rusya temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Rus heyetinin sıradan bir üyesi değil, Moskova'dan gelen heyetin başkanıdır.

Bu görüşmelerde, Türkiye'yi Dışişleri Bakanlığı Suriye Genel Müdürü Büyükelçi Selçuk Ünal başkanlığındaki heyet temsil etti. İran heyetine ise Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Asker Haci başkanlık yaptı.

Lavrentyev’in açıklamalarının yayınlanmasından 24 saat sonra Ankara’dan çok tuhaf bir tepki geldi.
Türk Dışişleri Bakanlığı, Rus diplomatın sözlerini yalanlayan resmi bir açıklama yapmadı. Fakat bu görev bakanlık sözcüsü veya Selçuk Ünal’a bile bırakılmadı. Bunun yerine "dışişleri bakanlığı yetkilisi" kelimesi kullanıldı ve Erdoğan hükümetine en yakın gazetelerden Hürriyet, bir yetkilinin gazeteyle temasa geçtiğini ve böyle bir plan olmadığını ve Rus yetkilinin açıklamasının gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

Bu niçin yapıldı? Belki de şu iki önemli sebepten dolayı yapılmış olabilir:

1 -Türkiye, Suriye meselesiyle ilgili siyasi ve diplomatik alanda Rusya ve İran'ın ortağı olarak yer alıyor, ancak perde arkasında eski rolünü oynamaya devam ediyor.

2 -Türkiye'nin eski Suriye politikası ve amaçlarına  vurgu yapılması Erdoğan hükümeti için sorumluluk doğuruyor. Dolayısıyla bunu açıkça dile getirip kararlı bir duruş sergilemek yerine erteleme yöntemini kullanmaya çalışıyor.

Hürriyet’e bilgi veren kaynaklar, Türkiye’nin Suriye’den çekilme planı olmadığını söyledi.
Türkiye’nin Suriye’den çekilme şartları ise şöyle sıralandı:


1- Suriye’de her kesimin hakkını koruyacak şekilde yeni anayasa üzerinde tüm tarafların mutabık kalması.
2- Her kesimin özgürce katılabildiği bir seçim sisteminin oluşturulması.
3- Bu seçim sonrası meşru hükümetin kurulması.
4- Meşru hükümetin Türkiye-Suriye sınır hattında Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan terörist yapılanmaları ortadan kaldırması ve bunu pratikte hayata geçirmesi.

Yukarıdaki dört şarta bakıldığında, Ankara'nın hem elde edilmesi imkansız hem de Türk hükümetinin yetkileriyle hiçbir ilgisi olmayan mazeretleri masaya koyduğu açıkça görülmektedir.

Türkiye'nin Suriye'deki işgali sona erdirmek için şartlarını tek tek değerlendirelim:

*Yeni Suriye anayasasının hazırlanması konusunda anlaşma sağlanması:

Bunun Türk güvenliğiyle bir ilgisi var mı? Bir ülkede yeni veya eski bir anayasanın olup olmaması komşu ülkeleri doğrudan ilgilendirir mi? Bir ülkenin anayasasının ulusal egemenliği garanti etmesi ve ülke vatandaşlarının hak ve çıkarlarını savunması mi yoksa komşu ve yabancı gücün çıkarlarını garanti etmesi mi gerekiyor?! Gerçek şu ki, Suriye hükümeti ile muhalif gruplar arasında BM gözetiminde bir anayasa taslağı yapılması için müzakereler devam ediyor ve Türk askerlerinin Suriye'deki işgalci varlığı hiçbir zaman bu süreci hızlandıramaz.

*Her kesimin özgürce katılabildiği bir seçim sisteminin oluşturulması:

Suriye, seçimlerini yeni yapmışken, seçim sisteminin değişip değişmemesi  Türkiye ile ne alakası var? Beşar Esad hükümetinin Türkiye'de seçimlerin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda yorum yapmasına izin veriliyor mu? Temel olarak, seçim konusu bir egemenlik meselesidir ve başka bir ülkenin meselesi değildir.

*Bu seçim sonrası meşru hükümetin kurulması:

Bir ülkenin siyasi yapısının meşru olduğunu o ülkenin hükümeti ve halkı mı bilirler yoksa komuşu ülke? Ankara,  Şam hükümetini tanımıyorsa, neden destlediği muhalif gruplarını Birleşmiş Milletler ve Esad hükümetinin temsilcilerinin yer aldığı müzakerelere gönderiyor?

Ankara, Şam hükümetini gayri meşru bir hükümet olarak tanımlıyorsa, Türkiye İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı yetkilileri neden Esad hükümetinin yetkilileriyle müzakere etmeye çalışıyor ve Suriye İçişleri Bakanlığı temsilcisi Ankara'ya davet ediliyor?

Suriye hükümeti gayri meşru mu? Peki İdlib'in kontrolünü hala elinde tutan, geçmişte bir dizi cinayet işleyen ve Türkiye tarafından desteklenen onlarca radikal grup meşru ve savunulabilir mi?

*Terör yapılanmalarının ortadan kaldırılması:

Türk yetkililer, PKK'nın Suriye'de faaliyet gösteren uzantılarından bahsediyor.  Türkiye'nin bu talebi, bir bölgenin PKK bağlantılı unsurlardan temizlenmesi halinde Türk birliklerinin varlığının devam etmesine gerek kalmayacağı anlamına geliyor. Bu durumda şu soru akıllara geliyor:

PKK'nın Suriye'de faaliyet gösteren uzantısının Afrin ve Fırat'ın batısındaki önemli bölgelerde varlığının üzerinden yıllar geçti. Ancak Türk askerleri hala bölgede. Türkiye, bu bölgelerde PKK'nın varlığından gerçekten korkuyorsa ve bunları temizleme bahanesiyle güçlerini gönderdiyse, mevcut durumda bu bölgeleri Suriye hükümetine teslim etmeye hazır mı? El Bab ve İdlib'de de aynısını yapmaya hazır mı acaba?

Suriye Hariç Her Konuya Evet

Türkiye’nin dış politikasında yaşanan önemli gelişmelere ve değişikliklere rağmen, Erdoğan hükümetinin Suriye  yaklaşımı hala değişmiş değil.

Ankara yönetimi geçtiğimiz sene bazı taraflarla normalleşme sezonuna girdi ve tam anlamıyla eski politikalarından geri adım atmış oldu. Erdoğan hükümetinin bu tavrı muhalefetin büyük tepkisini çekti.

Bunun örnekleri şöyle sıralanabilir: 

*Siyonist Rejimle ilişkileri normalleştirmeye yönelik süregelen çabaları.

*Mısırlı Müslüman Kardeşler'e verilen desteğin dondurulması ve Ankara-Kahire hattında yeni normalleşme adımı

*Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi'nin davet edilmesi

*Suudi Arabistan ile ilişkilerde normalleşme çabası

*Ermenistan ile ilişkilerde normalleşme çabası

Birçok Türk diplomat ve uzmana göre, AK Partisi hükümetinin kişisel duygulara dayalı yanlış ve tartışmalı kararlarda ısrar etmesi ülke ve Türk halkına  ağır bedeller ödetmiştir. Bununla birlikte iktidar hükümetin milyarlarca dolarla 100 binden fazla Suriyeli muhalif milis güçlerini silahlandırıp Suriye’nin içişlerine karşıması Türkiye'ye hiçbir fayda sağlamadan Suriye'deki durumu daha da zor ve kritik bir hale getirmiştir.

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler