Türkiye'de Yargı Sistemine Karşı Memnuniyetsizlik Artıyor


Türkiye'de Yargı Sistemine Karşı Memnuniyetsizlik Artıyor

Son günlerde Türkiye’de üst düzey bir yargı yetkilisinin ülkedeki adalet durumuna ilişkin eleştirel sözleri Türk medyasında geniş yankı buldu.

Tesnim Haber Ajansı- Türkiye Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, ülkedeki yargı durumunu "çok vahim" olarak nitelendirdi.

Adil yargılanma hakkıyla ilgili açıklamalarda bulunan Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, ''Başlangıçtan itibaren verdiğimiz toplam ihlallerin yüzde 77'si adil yargılanmaya dahildir. Bu sayı ve oranlar bize aslında vahim bir durumu işaret ediyor.'' dedi.

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri asli görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamazlar.

Anayasa Mahkemenin birkaç üyesi cumhurbaşkanı tarafından seçilse de nihai kompozisyonda yer almak için hukuk bilgisi ve ustalık her şeyden önce gelir. Genellikle mahkeme başkanları Erdoğan'dan hiçbir zaman memnun olmamıştır.

2021'de 66 Bin 121 Başvuru

Bireysel başvurunun uygulamaya geçirilmesiyle, kamu gücünü kullanan kişi ve kurumların sebep olduğu hak ihlallerine karşı 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren anayasal yargı denetimi başlatılmıştır. Buna göre, 23 Eylül 2012 tarihi itibarıyla herkes, Anayasa’mızda güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin önemli gelişmelerinden biri olarak bilinen bu uygulamanın başlamasıyla birlikte AYM başvurularla dolup taştı.

Zühtü Arslan bireysel başvuru uygulamasına ilişkin, “Bireysel başvurunun uygulamaya başlandığı 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren yapılan başvuruların büyük bir kısmı adil yargılanma hakkına erişmek içindir. Mahkememize 2021'de 66 bin 121 başvuru yapıldı. Ve bu başvuruların yüzde 73'ünden fazlası adil yargılanma hakkı için. Başka bir ifadeyle geçen yıl mahkememize yapılan başvuruların yaklaşık dörtte üçü, adil yargılanma hakkına ilişkin şikayetleri kapsamaktadır. İhlal sınırları bakımından da durum çok farklı değil. Başlangıçtan itibaren verdiğimiz toplam ihlallerin yüzde 77'si adil yargılanmaya dahildir. Bu sayı ve oranlar bize aslında vahim bir durumu işaret ediyor.” dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan’ın değindiği önemli konulardan biri de son yıllarda Türk üniversitelerinde hukuk eğitimi kalitesinin büyük oranda düşmesidir. Ve sonuçta hakim ve savcı olarak mahkemelerde bulunan hukuk fakültesi mezunları hukuk ve adaleti net bir şekilde kavramadığı için yargılama sürecinde yanlış hükümler vermektedir.
Eski TBMM Başkanı ve Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek, hukuk fakültelerindeki dört yıllık eğitim süresinin yetersiz kaldığına ve hukuk eğitiminin durumu içler acısı olduğuna inanıyor.

Çiçek’e göre, birçok üniversite hocası adalet ve yargılama konusunda net bir anlayışa sahip olmadığı için sadece yasaları ezberleyen ve kitaplardan malzeme çıkarma yeteneğine sahip öğrenciler yetiştiriyor.

Cemil Çiçek, Türkiye’nin "hukuk adamı değil, kanun adamı yetiştirdiğini" ifade ediyor.

Karar yazarı Taha Akyol ise bu durumu, “Her ilde bir üniversite popülizmiyle diplomalı işsizler yetiştirirken, 84 hukuk fakültesiyle de hukuk öğretiminin kalitesi düştü.” diye değerlendirdi.

Hakimler Ve Savcıların Bilgi Kalitesi

2016 darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen örgütünün 30 yıl içinde Türkiye'nin en önemli kurumlarının kontrolünü ele geçirdiği ortaya çıktı.

Türkiye, 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişiminin ardından yaklaşık iki yıl süren bir Olağanüstü Hal (OHAL) dönemi yaşadı.
Darbe girişiminin ardından devlet kurumlarında yapılan FETÖ temizliği operasyonlarında Adalet Bakanlığı ile birlikte TSK, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığından birçok kişi atıldı.

Sadece 5 gün içinde 2 binden fazla hakim, savcı ve yargı çalışanı ihraç edildi. Peki onların yerini kim doldurdu? Çoğu zaman, hukuk fakültesinden mezun olan AK Partili gençler işe alındı. Böylece niteliksiz hakimler ve savcılar Türk yargısında koltuk sahibi oldu.

Bu tedbirler iki kötü sonuç beraberinde getirdi: Birincisi, yargı sürecinde kalitesinin düşmesi ve haksız ve mantıksız hükümlerin verilmesi. İkincisi, mahkemeler hükümetin ve iktidar partisinin arka bahçesi haline gelmesi.

Uzmanlar, hukuk eğitiminde kalite kaybı ve yargıda hesapsız istihdamın yanı sıra Türkiye'deki sistem değişikliğinin de yargı üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğuna inanıyor. Onlar yeni sistemde cumhurbaşkanının kararları ve eylemleri üzerinde hiçbir kontrol olmadığını ve cumhurbaşkanının sınırsız yetkilere sahip güçlü bir lider haline geldiğini savunuyorlar.

Uzmanlara göre, cumhurbaşkanlığı sisteminde uygulamada kuvvetler ayrılığı söz konusu değil, yargı sadece hükümetin ve iktidarın çıkarları için hareket eden bir kurum haline gelmiştir.

Yargının durumu ve iktidarın kuvvetler ayrılığı ilkesini dikkate almaması, Türkiye’nin ekonomi, dış politika, medya, ifade özgürlüğü, insan hakları ve Avrupa Birliği’ne (AB)üyelik gibi alanlarda büyük kayıplara uğramasına yol açmıştır.

Kanıtlar, Erdoğan dönemindeki yeni sistemde yargı bağımsızlığının her zamankinden daha fazla sorgulandığını ve bu durumun orta vadede değişmesinin pek mümkün olmadığını gösteriyor.

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler