İngiliz Mizahı; Londra Açlığın Savaş Silahı Olarak Kullanmasını Yasaklıyor!


İngiliz Mizahı; Londra Açlığın Savaş Silahı Olarak Kullanmasını Yasaklıyor!

İngiltere Dışişleri Bakanı’nın açlığın savaş olarak kullanılmasının yasaklanmasına dair paylaştığı tweet sosyal ağ kullanıcılarının İngiliz Bakan’a Londra’nın tarihin farklı dönemlerinde yaşanan kasıtlı kıtlıklardaki rolünü hatırlatmasına yol açtı.

Tesnim Haber Ajansı- İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss geçtiğimiz günlerde resmi twitter hesabından Moskova’nın reddettiği bir iddiayı öne sürerek “Açlık (gıda) hiçbir zaman savaş silahı olarak kullanılmalıdır.” ifadelerini kullandı. 

İngiliz Bakanın Söz konusu paylaşımı sosyal ağ kullanıcılarının İngiltere’nin dünyadaki kasıtlı kıtlıklarındaki rolünü ona hatırlatmasına sebep oldu. Bu raporda İngiltere’nin dünya genelinde milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine yol açan kasıtlı kıtlıklardaki rolünü kısaca gözden geçireceğiz. 

İrlanda’nın Ölümcül Kıtlığı

19. Yüzyılda İrlanda Britanya’ya bağlı bir devletti. Sömürgeci ruhundan ötürü Britanya İrlanda’nın tüm politik ve ekonomik yaşamına hakimdi. Öyle ki ziraat ve tarım arazileri bile İngiltere’nin sulta alanının dışında değildi. Söz konusu dönemde Protestan azınlık çoğunluk olan Katoliklere hüküm sürüyordu ve halktan aşırı ağır vergiler alıyor. Bu mesele İrlanda halkını yok edici bir fakirliğe gömdü. Söz konusu kriz İrlanda’ya güney Amerika’dan patatesin ithal edilmesiyle eşzamanlı olarak gerçekleştiğinden ötürü kısa bir süre sonra patates İrlanda halkının özellikle de fakirlerin beslenme ihtiyacını gideren ana gıda haline geldi. 

 

Tarımcılar soğuk havanın ve öte yandan fakirliğin egemen olduğu o günlerde ailelerini doyurabilmek için sadece kiralanan tarım arazilerinde patates ekerdi.  1845 yılında Meksika menşeli patates piresi ticari gemiler ile ABD’ye ve ardından da İrlanda başta olmak üzere Avrupa’ya ulaştı. Söz konusu pireler 1845 yılında ekilen patateslerin üçte birini yok ederken bir sonraki yıl bu oran patateslerin yüzde 90’ını kapsadı. Bu faciadan en çok etkilenen ülkeyse doğal olarak İrlanda oldu. 1847 yılında patates kıtlığı benzeri görülmemiş bir açlık döneminin başlamasına yol açtı.

 

İrlanda halkının açlıkla boğuşmasına rağmen Britanyalılar İrlanda’da depolanan gıdaları Britanya’ya ihraç ediyordu. 4 bini aşkın gemi kıtlığın zirvesi olan o dönemde İrlanda limanlarından Britanya limanlarına gıda taşıdı. Söz konusu gemiler tereyağı, kırmızı et, balık, fasulye, tavşan, balık vs. İrlanda halkından alarak Britanya’ya veriyordu. 

 

Britanya kıtlık dönemlerinde İrlanda servetini her zaman olduğundan daha fazla yağmaladı ve bununla da yetinmeyerek açlığa direnmeye çalışan halka ağır vergiler bağlayıp kiraların fiyatlarını artırdı. Söz konusu kıtlık insanların artık buldukları herhangi bir şeyi yemesine yol açtı. Kısa bir süre sonra sokaklar açlıktan ölenlerin cesetleriyle doldu. Her gün gitgide artan yeni cesetler sokakların her bir köşesinde kıtlık kavramının somut bir şahidi olarak çürümeye yüz tutuyordu. 

 

İran’da Büyük Kıtlık 

 

1917-1919 yıllarında meydana gelen büyük kıtlık hiç şüphesiz İran tarihinin en büyük faciası ve o güne kadar yaşanmış tüm felaketlerin ötesi olarak nitelendireceğimiz bir büyüklükteydi. 

Söz konusu kıtlığın sonucunda hayatını kaybedenler sayısına ilişkin farklı oranlar mevcut. Bir çok rapora göre; bu dönemde 8 ila 9 milyon İranlı yani İran’ın o günkü nüfusunun yüzde 40 ila 50’sinin doğrudan açlıktan veya yetersiz beslenmenin sonucunda ortaya çıkan hastalıklardan ötürü hayatını kaybetti.

İran’ın 1. Dünya Savaşında tarafsız olmasına rağmen güçlü ve egemen bir devletin yokluğundan faydalanan yabancı güçlerin İran topraklarına saldırısı, ülkede güvensizliği ve istikrarsızlığı şiddetlendirerek devletin gücünü daha fazla yitirmesine yol açtı. Bu koşullar İran halkının kritik ekonomik ve toplumsal koşullarla karşı karşıya kalmasına yol açtı. Sonuç itibariyle savaşta tarafsız olan İran, hiçbir ülkeyle savaşta olmamasına rağmen neredeyse doğrudan savaşa dahil olan bir ülke kadar zarara maruz kaldı. 

 

Bunca krizin içinde İran topraklarında büyük ve geniş çaplı kıtlığın hakim olması büyük bir felakete yol açtı. Kuraklıktan ziyade yabancı güçlerin özellikle de İngiliz silahlı güçlerinin ülkedeki varlığının temel nedeni olan bir kıtlık İran halkını inanılmaz oranlarda korkunç bir şekilde ölüme sürükledi. 

 

Hindistan’daki Kıtlıklar

 

İngiltere sömürgeciliği döneminde Hindistan halkı en az 7 büyük kıtlık yaşadı. Bu kıtlıklar arasında en ölümcülü ise 1770 ve 1946 yıllarında yaşananlar oldu. Bu kıtlıklarda İngilizlerin çıkarcılığı yüzünden milyonlarca Hindistanlı hayatını kaybetti. Sömürgeciler bu durumu hiç önemsememek ile kalmayıp Churchill gibi caniler Hintlilerin hayvanlardan bir farkı olmadığını dile getirdi. 

 

Kıtlık zincirlemesinin ilki 1770’de meydana geldi ve ardından 1783, 1866, 1892, 1897 ve 1943-1944 kıtlıkları yaşandı. Hindistan’ın eski kıtlık tecrübelerinde yerel hakimler insani bir facianın yaşanmaması için hemen devreye girerken, İngiltere’nin Hindistan’ı sömürdüğü dönemde ortaya çıkan kıtlıkların ana sebebi İngilizlerin daha fazla maddi çıkar sağlamak için bu ülkenin doğal kaynaklarını sömürmesi ve yağmalaması oldu. Kıtlıkların sonucunda ortaya çıkan insani faciaları umursamayan İngilizler sadece söz konusu felaketlerin sonucunda finansal düzenleri birtakım sorunlar ile karşılaştığında rahatsız oluyordu.

Örnek olarak Bengal’da yaşanan kıtlıklarda, savaş döneminde Britanya Başbakanı Winston Churchill, Bengal halkını hızlı bir şekilde ölüme sürükleyen kıtlığa karşı tamamen duyarsız kalmayı tercih etti. Churchill, Bengal halkına gönderilen ilaç ve gıda yüklerinin yönünü değiştirerek herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya olmayan Avrupa askerlerine temin ediyordu. Winston Churchill’in biran evvel bu duruma müdahale etmesi istendiğinde İngiliz Başkan şöyle cevap verdi:

 

“Hintliler kıtlık olsun veya olmasın tıpkı tavşanlar gibi üreyip çoğalırlar.”

 

Veya başka bir örnek verecek olursak İngiliz Winston Churchil’in Delhi hükumetinin insanların korkunç bir oranda hayatını kaybettiğini anlattığı telgrafa sadece bu tepkiyi vermekle yetindi:

 

“Öyleyse Gandi nasıl henüz ölmedi?”

 

Nijerya’da Kıtlık

 

26 Mayıs 1967 tarihinde Nijerya danışmanlık meclisi Biafra’nın Nijerya’dan ayrılmasına karar verdi. Söz konusu karar Nijerya’da iç savaşın başlamasına yol açtı. Bu ölümcül savaşın temel nedeni petroldü. Doğu eyalet ve Biafra toprakları 1955 yılında İngiliz Shall ve British Petrolium şirketlerinin keşfettiği petrol kaynaklarıyla doluydu.

 

Federal hükumetin güçleri Biafra topraklarını kuşatarak bölgeye har hangi gıda veya insan yardımlarının ulaşmasını engellediler. Biafra’da yaşayan İgbolar kıtlık ile baş başa kalmış olmasına rağmen teslim olmadı ancak kıtlık ve açlık her gün yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı. Açlıktan hayatını kaybedenlerin sayısı günbegün artıyordu.

 

Biafra’nın kuşatması geniş çaplı bir açlık ve kıtlık krizine yol açtı. Söz konusu kıtlıkta bir milyonu aşkın insan öldürüldü. The guardian gazetesi 2020 yılında yayınladığı bir raporda İngiltere’nin Biafra savaşındaki utandırıcı rolüne dair yazmıştı. 

 

İngiltere’nin Yaptırımları

İngiltere büyük kıtlıkların oluşmasına anahtar rol oynamanın yanı sıra Yemen, Irak, İran, Suriye, Venezuela, Zimbabve, Sudan, Somali, Rusya, Nikaragua, Myanmar, Mali, Libya, Lübnan, Gine, Kongo, Güney Kore, Burundi, Belarus, Bosna ve Afganistan başta olmak üzere birçok ülkeye yaptırım ve kısıtlama uygulamıştır. Bu mesele de İngiltere’nin ülkelerin milletlerine karşı politikasında açlığı bir araç olarak kullandığı ve kullanmaya devam ettiğinin bir diğer örneğidir.

En Çok Okunan Dünya Haberler
En Önemli Dünya Haberler
En Çok Okunan Haberler