Hizbullah İsrail İçin Nasıl En Büyük Tehdit Haline Geldi?


Hizbullah İsrail İçin Nasıl En Büyük Tehdit Haline Geldi?

Lübnan Hizbullah Hareketi'nin kuruluşundan bugüne kadarki askeri ve siyasi gücüne baktığımızda, Siyonist Rejim'in neden Hizbullah'ı İsrail'e yönelik en büyük varoluşsal tehditlerden biri olarak gördüğünü anlayabiliriz.

Tesnim  Haber Ajansı- 1982'de Lübnan'da Hizbullah'ın kurulması ve direnişin Siyonistlere karşı faaliyetlerinin başlamasının ardından, işgal rejimi Hizbullah'ı tanımak zorunda kaldı ve her daim onunla başa çıkmak için planlar tasarlamaya çalıştı.

Şii din alimleri tarafından kurulan hareket, İsrail'i bölgede yok etmeyi ana hedef olarak belirlemiştir.

O dönemde Hizbullah'ın siyasi konseyinin başkanı olan İbrahim Emin el-Seyyid, hareketin bildiri metnini okudu. Hizbullah'ın belilediği hedefler özetle şöyle:

*Amerikalılar, Fransızlar ve İsrail’in tüm müttefikleri Lübnan'ı terk etmeli ve bu ülkedeki herhangi bir sömürgecilik sona ermelidir.

*Falanjist Ketayip Partisi Lübnan'da Müslümanlara ve Hristiyanlara karşı işlenen suçlardan yargılanmalıdır.

*Tüm Lübnan halkı, ülkelerinin geleceği için karar verebilmelidir.

Hizbullah'ın Lübnan'daki seçimlere ilk katılımı

Hizbullah'ın ilk kez 1992 yılında Lübnan halkına hizmet sloganıyla seçim kampanyası başlattı. Hizbullah seçimle ilgili ilk açıklamasında, adaylarının siyasi iktidar veya imtiyaz peşinde olmadığını, ancak bu partinin tüm çabalarının halka hizmet etmeyi, ülke ile Lübnan milletinin çıkarlarını güvence altına almayı hedeflediğini açıkladı.

Ayrıca Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri "Seyyid Abbas Musavi" bu hareketin net pratik planını açıklarken, direnişin temel amaçlarının arasında, özellikle yoksun bölgelerde halka yardım etmek olduğunu söyledi. Böylece Hizbullah tarafından ihtiyaç sahibi insanlara destek için çeşitli sosyal kurumlar oluşturuldu; Özellikle Lübnan'ın 2019 yılından bu yana yaşadığı ekonomik krizi kontrol altına almak ve halkın geçim sorunlarını azaltmak için faaliyetlerini aralıksız sürdürmektedir.

Bu, hareketin 1992'deki bildirisinde "Lübnan'ın tüm bölgelerinin işgalcilerin şerrinden kurtarılmasına kadar direniş seçeneğine bağlıyız ve tüm Lübnan topraklarını işgal rejiminin saldırganlığına karşı koruyacağız." denildi.

Hizbullah'ın seçim açıklamasında, Lübnanlılar tarafından Siyonist rejimle uzlaşmaya yönelik her türlü girişimin kınandığı da belirtildi.

Seyyid Hasan Nasrullah Döneminin Başlaması

Seyyid Abbas Musavi, 1991 yılında Hizbullah’ın genel sekreterliğine getirilir. Ancak bu görevinde sadece dokuz ay kalabildi. Abbas Musavi, 17 Şubat 1992’de, Şeyh Ragıb’ın şehadet yıl dönümü merasiminden dönerken, Siyonist İsrail’in düzenlemiş olduğu suikast sonucu kendisi, hanımı ve bir çocuğu şehit oldu.

Seyyid Abbas Musavi'nin şehadetinden sonra, Hizbullah Merkez Konseyi Lübnan'daki hareketin genel sekreteri olarak "Sayyid Hasan Nasrullah"ı seçti.  Bu adım, yeni bir aşamanın başlangıcı ve direnişin dönüm noktalarından biriydi. Hizbullah'ı çok hassas bir iç siyasi ve güvenlik durumunda yönetmeyi başaran Hasan Nasrullah olağanüstü bir lider için gerekli niteliklere sahipti ve gelişmeleri ve sahadaki durumu çok iyi anlıyordu.

Hizbullah İsrail’in Bitmeyen Kabusu

1985'ten 1989'a kadar Hizbullah'ın sahada işgal rejime karşı eylemleri yoğunlaştı ve bu dönemde Hizbullah direnişçileri güney Lübnan'daki İsrail mevzilerine karşı yaklaşık yüz askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyonlar Lübnan'da Taif Anlaşması'nın imzalandığı dönemde (80’li yıllarda) gerçekleşti.

Taif Antlaşması'nın imzalandığı 1989 ile İsrail’in Güney Lübnan'dan çekildiği 2000 yılları arasında, Hizbullah'ın rejime karşı askeri operasyonlarının sayısı 5 bin 956’ya ulaştı.

1996 Yılında Nisan Savaşı

Nisan 1996'da, rejimin işgaline yanıt olarak Hizbullah'ın Siyonist mevzilere karşı operasyonları devam ederken, İsrail Güney Lübnan'a karşı 16 günlük bir savaş başlattı.  Rejimin savaş uçakları güneydeki köylere 1100'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi. Siyonist Rejim’in Lübnanlılara karşı işlediği "Kana" katliamı bu dönemde yaşandı. Bu cinayette 118 Lübnanlı şehit edilmiştir.

Hizbullah bu cinayete misilleme olarak, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki yerleşim noktalarına  639 roket saldırısı gerçekleştirdi. Hizbullah birlikleri aynı zamanda Lübnan’da rejim güdümündeki güçlerle mücadele ediyordu. Savaş sırasında Hizbullah'a karşı direnmekte zorlanan Siyonistler Amerikalılardan yardım istedi. Bu koşullar Nisan anlaşmasının imzalanmasına yol açtı ve bu anlaşma sayesinde direniş temel denklemini kurabildi ve uluslararası forumlarda meşruiyetini tanıdı.

Hizbullah'ın Gelişmiş Operasyonları

Hizbullah Hareketi işgal rejimine karşı başlattığı mücadelede bireysel ve düzenli askeri eylemler gibi çeşitli yönetemler kullandı. Geçtiğimiz yıllarda gelişen bu süreç, direniş stratejisi karşısında Siyonist düşmanın aşınmasına yol açtı.

Dabke Operasyonu

29 Ekim 1994'te direniş güçleri Güney Lübnan'daki Dabke bölgesinde Siyonistlerin karargahına karşı düzenlediği operasyon düzenledi. Bu operasyonda Siyonistler büyük kayıplar verdi.

Bint Jbeil Operasyonu

Hizbullah'ın önde gelen komutanlarından Salah Gandur, 25 Nisan 1995'te patlayıcılarla dolu bir arabaya binerek, Bint Jbeil'deki en önemli İsrail istihbarat karargahlarından birinin önünde durdu. Bu Siyonist karargahının önünde meydana gelen patlamada 10 Siyonist asker öldü ve 20 asker de yaralandı.

Socod Operasyonu

Ağustos 1998'de, bir grup direnişçi, Hizbullah'ın mevzilerini gözetleyen bir Siyonist taburu tespit ettikten sonra, Secd bölgesindeki mevzilerine saldırdı. Siyonist düşman Hizbullah savaşçılarıyla Socod karakolundaki çatışma sırasında “büyük bir başarısızlık” yaşadığını kabul etti.

Haddata Operasyonu

2 Temmuz 1998 yılında İslami direniş güçleri rejimin 18 mevzisine  karşı geniş kapsamlı operasyon düzenledi. Siyonist düşman 2 askerinin ve 5 Lahd işbirlikçisinin yaralandığını doğruladı.

Güney Sınırda Operasyon

İslami Direniş 26 Mayıs 1998'de Lübnan’ın güney sınırına 75 metre uzaklıkta, Siyonist güçlerine karşı operasyon düzenledi.

Cezin Operasyonu

Direniş güçleri 1 Haziran 1999 yılında Cezin-Kefer Hune yolu üzerinde operasyon başlattı.

1999'da Siyonist Bir Komutanın Hadef Alınması

28 Şubat 1999'da Hizbullah direnişçileri, Marjayoun-Hasbaya yolu üzerinde yaptığı operasyonda IDF İrtibat Birimi başkanı Tuğgeneral Erez Gerstein öldürüldü.

İsrail'in İlk Büyük Hezimeti

İsrail’in Hizbullah'ın kuruluşundan 2000 yılına kadar icra ettiği sayısız operasyonların karşısında iki seçeneği vardı: Lübnan'dan koşulsuz şartsız çekilmek veya Hizbullah ile bilinmeyen sonuçları olan bir yıpratma savaşını sürdürmek.

Nihayet, 25 Mayıs 2000'de direnişe karşı savunma gücünü kaybeden Siyonist Rejim, Lübnan’ın güneyinden resmen çekildi.

2000 yılında Güney Lübnan'ın Siyonist işgalinden kurtarılmasının ardından Hizbullah, askeri yapısında tüm İsraillileri şaşırtan büyük bir değişiklik yapmayı başardı. Bunun etkileri Temmuz 2006 savaşında ortaya çıktı.

Hizbullah'ın göze çarpan yetenekleri şu şekilde:

*Hizbullah, savaş yönetmi ve İsrail saldırganlığına yanıt verme yeteneğini korurken, Siyonist düşmanın tehditlerini de önleyebiliyor.

*İsrail’e füze gücünü gösteren Hizbullah Hareketi, Temmuz 2006'daki 33 günlük savaş sırasında Siyonist mevzilere 4 bin roket fırlattı.

*Tanksavarların ve patlayıcıların doğru kullanımı, rejimin kara kuvvetlerinin ilerleyen hızına meydan okudu ve bu konuda düşmana büyük zarar verdi.

Hizbullah'ın Stratejik Hedeflerinin Gerçekleştirilmesi

Dini ideolojiyi örgütsel yapısıyla harmanlayan Lübnan Hizbullah Hareketi aynı anda 2 stratejik hedefe ulaşmayı başardı:

İsrail işgaline karşı direnişte öncülük eden Hizbullah, Lübnan'ın asıl savunucusu olduğunu gösterdi. Büyük devletlerle stratejik ilişkiler kuran ve direniş ekseninin ana aktörlerinden biri olan Hizbullah bölgesel politikaları etkileme gücüne sahiptir.

Hizbullah, bu ülkedeki ana siyasi güçlerden biri olarak Lübnan'ın hükümet kurumlarında yer alabildi.

Büyük bir askeri güç haline gelen Hizbullah Siyonist Rejime ve özellikle ABD için ciddi bir sorun oluşturmuştur.

40 Yıl Sonra Hizbullah'ın Askeri Gücü

Suriye’de terörle mücadelede yer alan Hizbullah güçleri çeşitli askeri yöntemler ve gelişmiş silahlarla tanışmış ve bu sayede askeri yapılarını geliştirebilmişlerdir.

40 yıl sonra Hizbullah, 120 binden fazla füze ile büyük bir askeri cephaneliğe ve gelecekteki herhangi bir savaşta işgal rejiminin hayati öneme sahip noktalara günde 3 bin füze ateşleme yeteneğine sahiptir. Tabii burada Hizbullah'ın insansız hava aracı filosu, kara ve deniz kuvvetlerinin önemi de göz ardı edilmemeli; Siyonistlerin en büyük dişelerinden biri de Hizbullah’ın güneydeki Rıdvan özel kuvvetleridir.

Hizbullah'ın askeri gücü Siyonist Rejim için büyük bir tehdit haline gelmiştir.

Hizbullah'ın Lübnan Hükümetinde Yer Alması

Lübnan'ın merhum Başbakanı "Refik Hariri"nin 2005 yılında şüpheli bir şekilde öldürülmesiyile birlikte Batı yandaşları ve Amerikalılar  Suriye ve direnişe yönelik suçlamalarda bulundular, Lübnan'da bulunan Suriye güçleri de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. İç ve dış düşmanlar Refik Hariri olayını kullanıp direnişi silahsızlandırmak için büyük bir çaba gösterdi. Bu durum Hizbullah’ın hükümete girmesi için gerekli koşulları sağlamayı başardı. O zamana kadar Hizbullah'ın siyasi faaliyetleri parlamentodaki temsilcilerinin varlığıyla sınırlıydı.  Direnişçi bakanların Lübnan kabinesine  gelmesiyle birlikte Hizbullah'ın itibarı daha da arttı ve siyasi ve medyadaki varlığı daha etkili hale geldi.

12 Temmuz 2006'da direniş güçleri, güney sınırlarında büyük bir operasyon gerçekleştirerek, çok sayıda Siyonist askeri öldürdü veya yaraladı, aynı zamanda  çok sayıda Siyonist askeri de esir aldı.  Bu olayın ardından İsrail rejimi 2000 yılında uğradığı büyük yenilgiyi telafi etmek için Lübnan’a karşı 33 gün süren bir savaş başlattı.

Bu savaş Hizbullah tarihinin en önemli dönüm noktalarından bir olmuştur. İsrail'in ‘yenilmez ordusu' efsanesini yıkan Hizbullah Hareketi işgal rejimine karşı mücadele tarihinde bir direniş zaferi modeli sundu.

Savaşın başlangıcında hedeflerini kamuya açıklayan Siyonist Rejim hedeflerinden birine bile ulaşamadan savaştan çekilmek zorunda kalmıştır. Bu, Hizbullah'ın Lübnan ve tüm bölgede siyasi ve askeri açıdan büyük bir zafer kazanmasına neden oldu.

Lübnan Deniz Haklarının Korunmasında Hizbullah'ın Rolü

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Lübnan arasında, deniz sınırlarını belirleyen anlaşmayı 17 Ocak 2007'de imzalandı. GKRY, 17 Aralık 2010'da İsrail ile münhasır ekonomik bölgelerini belirleyen anlaşmayı imzaladı.

O dönemde Lübnan, Güney Kıbrıs'ı iki taraf arasında 2007 yılında imzalanan anlaşmayı görmezden gelmekle suçladı ve Kıbrıs ile Siyonist rejim arasındaki anlaşmanın, Lübnan'ın büyük miktarda petrol ve gaz içeren münhasır ekonomik bölgesinin büyük bir parçasının kaybedilmesine yol açtığını açıklamıştı.

2012'den bu yana Siyonist Rejimin çıkarlarını güvence altına almak için Amerikan müdahaleleri başladı ve bu durum halen devam etmektedir. Lübnanlıların Akdeniz'deki doğal haklarından mahrum bırakıldığı bir durumda Siyonist Rejim, ABD'nin de desteğiyle tartışmalı enerji sahalarına el koymuştur.

Lübnan hükümeti ve yetkililerinin, Tel Aviv ile Washington'un Lübnan'ın deniz haklarını çiğnemesine karşı sert bir tavır almada başarısız olduktan sonra, Hizbullah kararlı bir duruşla duruma müdahale etti ve Siyonistleri sert bir şekilde uyarıda bulunarak Siyonistleri ve Amerikalıları geri çekilmeye zorladı. Ardından Tel Aviv ve Washington , Lübnan ile İsrail arasındaki sınır anlaşmazlığının müzakereler yoluyla çözülebileceğini, gerilim ve çatışma aramadıklarını vurguladılar. 

Elbette ki ABD ve İsrail bu tutumu Seyyid Hasan Nasrullah'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı son konuşmadan sonra sergiledi. Aslında kendilerini Hizbullah'a karşı koyabilecek durumda görmeyen Siyonistler Batı'ya bel bağlamış durumda ve Avrupalılardan Lübnan direnişine karşı tavır almalarını istiyor.

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler