Tesnim Haber Ajansı - 2025 yılının sonuna yaklaşırken, Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC) uluslararası turizm pazarına dair net bir tablo sunuyor. Bu rapora göre, dünyanın en iyi 10 turizm ülkesi, bu sektörden milyarlarca dolar gelir elde etmiş ve gayrisafi yurtiçi hasılasında önemli pay kazanmıştır. Avrupa hâlâ dünya turizminin kalbi olmayı sürdürüyor; ilk 10 pazarın yarısını Avrupa ülkeleri oluşturuyor. Bunun yanında ABD ve Hindistan da bu listede önemli bir yer tutuyor.
ABD, geniş altyapısı, güçlü pazarlama stratejileri ve çeşitli turizm deneyimleri ile hâlen uluslararası turistlerin öncelikli destinasyonlarından biridir. Buna karşılık Hindistan, sağlık turizmine ve çok kültürlü yapısına odaklanarak özel bir çekim yaratmış durumdadır. Bu durum, altyapı kısıtlamalarına rağmen belirli avantajlar ve uzman hizmetler sunan ülkelerin dünya turizm pazarında önemli paylar elde edebileceğini ortaya koyuyor.
Bu bağlamda İran da hâlen yeterince değerlendirilmeyen büyük bir potansiyele sahip. İran hem zengin kültürel ve tarihi kaynaklara hem de özellikle sağlık turizmi alanında tanınmış tıbbi kapasiteye sahiptir. Uzman tıbbi tedavilerden tarihi ve doğal cazibe merkezlerine kadar, İran dünya çapında önde gelen turizm destinasyonları arasında yer alabilir. Ancak yaptırımlar, altyapı eksiklikleri ve stratejik planlama eksikliği, İran’ın turizm gelirlerinin potansiyeline ulaşmasını engelliyor.
Kültür ve Turizm Bakanı’nın ifadelerine göre, İran’ın geçen yılki (2024) turizm gelirleri yaklaşık 7,5 milyar dolar oldu. Bu rakam, dünyanın en iyi 10 turizm destinasyonu ile kıyaslandığında oldukça düşük. Bu durum, turizm gelirleri ve istihdam yaratma konusunda hâlâ büyük fırsatlar olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, sağlık turizmi hedef odaklı olarak geliştirilebilir ve otelcilik, ulaşım ve turizm hizmetleri altyapısı güçlendirilerek İran’ın küresel turizm pastasındaki payı artırılabilir.
Uzmanlar, özel sektör ve kamu kurumlarının birlikte çalışarak ülkenin rekabet avantajlarına dayalı ekonomik modeller oluşturması gerektiğini belirtiyor. İran, kültürel, tarihi ve sağlık turizmini uluslararası standartlarda profesyonelce sunabilirse yalnızca gelirini artırmakla kalmaz, aynı zamanda farklı bölgelerde sürdürülebilir istihdam ve kalkınmayı da desteklemiş olur.
Diğer ülkelerdeki başarılı örnekler, özel avantajların ve piyasa ihtiyaçlarının dikkate alınmasının, küresel gelirden önemli paylar alınabileceğini gösteriyor. Hindistan’ın sağlık turizmi ile ilk 10 ülke arasına girmesi gibi, İran da kültür, tarih ve sağlık turizmini birleştirerek benzer bir başarıya ulaşabilir.
Bu konu ile ilgili olarak, Turizm Ekonomisi Uzmanı ve Araştırmacısı Mürteza Haksar, Tesnim Haber Ajansı’na şunları açıkladı: “İran, muazzam bir genişliğe sahip bir toprak parçası ve doğal, kültürel ile tarihi cazibelerin birleşimiyle, onu adeta bir turizm kıtasına dönüştüren bir ülkedir. Etnik, dini ve kültürel çeşitlilik, özel coğrafi konum ve derin tarihî geçmiş, İran'ı turistik cazibeler açısından dünyada ilk beş ülke arasında yer almasını sağlamaktadır. İran sadece bir destinasyon değil, aynı zamanda tüm Avrupa kıtası büyüklüğünde potansiyele sahip bir turizm koridorudur.”
Haksar, turizmi petrol ve otomotiv sektöründen sonra dünyanın en kârlı üçüncü endüstrisi olarak nitelendirerek, “Petrol gibi doğal kaynakların çıkarılması için planlama, mühendislik ve yatırım gerektiği gibi, turizm alanında da ülkenin potansiyel kaynaklarını değerlendirmek için bilimsel, yönetsel ve ekonomik kapasitelere başvurmalıyız.” ifadesini kullandı.
Teknolojinin rolü ve yaşam tarzındaki değişimlere dikkat çeken Haksar, “Bugün turizm sadece ekonomik bir fırsat değil, toplumlar için sosyal bir gerekliliktir. Artan iş yükü ve insanların çeşitlilik ile huzur deneyimi arayışı, turizmi kamusal refahın temel unsurlarından biri haline getirmiştir. İran, doğru ve bilimsel bir planlama ile hareket ederse, bu sektör ülke ekonomisinde hak ettiği yeri bulabilir.” açıklamada bulundu.
Turizm uzmanı şu hususu özellikle vurguladı: “Turist çekmede başarı, yalnızca konaklama, sağlık ve güvenlik hizmetlerinde uluslararası standartların sağlanmasıyla mümkün olur. İran, kültürel ve iklimsel çeşitliliğini dikkate alarak konaklama tesislerinden ulaşım ve yolcu psikolojik güvenliğine kadar her aşamada uluslararası standartları uygulamalıdır.”
Haksar, “Küresel pazarda güven oluşturmak için maliyetler ve hizmetler uluslararası belirlenmiş standartlar çerçevesinde tanımlanmalıdır. Farklı ülkelerle etkileşimde bu ilkeler uygulanırsa, İran bölgesel turizmde Asya’nın temsilcisi olarak tanınabilir.” söylediğini aktardı.
Bölgesel işbirliğinin gerekliliğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Petrol ve gaz alanında ortak anlaşmalarımız olduğu gibi, turizmde de işbirliği birlikleri kurmalıyız. Türkiye, Çin ve Singapur gibi ülkelerin deneyimlerinden faydalanmak, İran’da turizmin geliştirilmesi için iyi bir model olabilir.”
Güvenlik; Yabancı Turist Çekmenin Ön Şartı
Bu araştırmacıya göre, her turistin birinci ve en önemli endişesi güvenliktir; hem fiziksel hem de psikolojik. Yolcular için güvenlik hissi sağlanmadığı sürece turizmin gelişmesi mümkün olmayacaktır. Devletin, komşu ülkelerle turizm güvenliği anlaşmaları imzalaması gerekmektedir; böylece turistlerin can ve güvenliğini koruma konusunda karşılıklı taahhütler oluşur.
Haksar, siyasi ve medyatik gerilimlerin İran’ın dünya algısı üzerindeki etkisine dikkat çekerek, “Bölgesel sorunlar nedeniyle bazı uçuşların iptal edilmesi veya vize kısıtlamaları, İran karşıtı imajı istemeden güçlendirmiştir. Bu imajı değiştirmek için aktif turizm diplomasisi ile yabancı turistlere güvence verilmeli ve İran güvenli ve güvenilir bir destinasyon olarak tanıtılmalıdır.” ifadesini kullandı.
Üniversite profesörü şunları hatırlattı: “Turizm, tedavi, kültür, spor ve ticaret alanlarında ülke ekonomisinin büyümesine katkıda bulunabilecek disiplinler arası bir sektördür. Bilimsel yönetim ile turizmden elde edilen döviz gelirleri petrol ihracatını bile aşabilir.”
Yüksek sağlık turizmi potansiyeline dikkat çekerek, “İran, ileri cerrahi ve sağlık hizmetleri alanında, organ nakli, estetik cerrahi ve kısırlık tedavisi gibi konularda iddialıdır. Sağlık turizmi yapan turistler, tedavi ücretlerinin yanı sıra konaklama, ulaşım ve şehir turizmi hizmetlerinden de yararlanır; bu da ülke için önemli bir gelir oluşturur.” diye sözlerine ekledi.
Haksar, “Singapur gibi ülkeler bu sektöre yatırım yaparak yoksulluğu azaltmayı ve ekonomik istikrar sağlamayı başarmıştır. İran da bilimsel yaklaşımı ve bölgesel işbirliklerini ciddiye alırsa, küresel turizm pazarında daha büyük bir pay alabilir.” diye konuştu.
Uzman, yabancı turist sayısında daha yüksek hedeflere ulaşmanın slogan olmadığını, ancak bunun gerçekçi ve uygulanabilir planlara bağlı olduğunu belirtti. Bu hedefin, fiziki, güvenlik ve kültürel altyapıların hazırlanmasını gerektirdiğini ve bunların İl bütçeleri ve Turizm Bakanlığı’nın uygulama programları kapsamında titizlikle takip edilmesi gerektiğini ifade etti.
Son olarak Haksar, “Ulusal turizm yol haritası koordineli denetim ve uygulama ile ilerlerse, yalnızca yabancı turist sayısında artış yaşanmaz; turizmin gelişimi sayesinde ülke ekonomisine dolaylı döviz gelirleri de sağlanır. İran, potansiyel bir destinasyondan, dünyada gerçek bir turizm merkezi haline gelme kapasitesine sahiptir.” söylediğini aktardı.