Tesnim Haber Ajansı- Eski NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in anılarını içeren kitabın yayımlanması, Türkiye’deki birçok gazete ve medya kuruluşunun da dikkatini çekti. Ankara merkezli Cumhuriyet gazetesi, Stoltenberg’in bu kitaptaki bakış açısının çok yönlü olarak önemli olduğunu vurguladı; çünkü hem NATO liderlerinin Türkiye’ye yaklaşımını hem de Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel ve siyasi özelliklerini gözler önüne seriyor.
Norveçli İşçi Partisi’nden gelen Stoltenberg, 2003 yılında Norveç Başbakanı seçildi ve bu görevde 10 yıl kaldı. Ardından 2014–2024 yılları arasında NATO’nun Genel Sekreterliği görevini üstlendi. Görev süresinin bitiminden bir yıl sonra, anılarını Norveçe ve İngilizce olarak aynı anda yayımladı. Bu 10 yıllık dönemde defalarca Erdoğan ile bir araya gelen Stoltenberg, kitabının birkaç bölümünde Türkiye’nin NATO’daki rolünden ve Erdoğan’ın kişilik özelliklerinden bahsediyor.
Türkiye’nin Rus savaş uçağına ateşi
Stoltenberg’in kitabında yer verilen önemli olaylardan biri, 2015 yılında Türk sınır birliklerinin bir Rus Suhoy savaş uçağına ateş etmesidir. Eski Genel Sekreter’in bu olaya ilişkin NATO liderlerinin tutumunu anlatışı dikkat çekici; çünkü Rusya karşısındaki nihai pozisyonun belirlenmesinde NATO ülkeleri arasında ciddi görüş ayrılıkları yaşandığını gösteriyor.
Stoltenberg şunları yazıyor:
"Türkiye’nin toprak bütünlüğünü savunan bir açıklama yayınladım. Ancak tüm müttefikler buna katılmadı. Doğu Avrupa ülkeleri, Ankara’ya koşulsuz destek verilmesini istedi; Fransa ve İtalya ise açıkça karşı çıktı. Almanya da net bir dille şöyle dedi: ‘17 saniyelik bir ihlal yüzünden Rusya ile savaş riskini göze almıyoruz."
Stoltenberg, beklentilerin aksine bu olaydan kısa bir süre sonra Türkiye ile Rusya’nın yakın müttefikler haline geldiğini ve Rus S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınmasıyla Türkiye-NATO ilişkilerinin ciddi zorluklarla karşılaştığını belirtiyor.
Erdoğan ile görüşmelerin zorluğu
Stoltenberg, kitabında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı «bilgili, kararlı ve deneyimli bir lider» olarak tanımlıyor. Ancak aynı zamanda onun bazen müzakerelerde en zor muhataplar arasında yer aldığını da ekliyor.
Şöyle anlatıyor:
Erdoğan toplantıya bir iPad ile gelir, rakamlar, istatistikler ve videolarla görüşlerini savunurdu. Onunla iletişim kurmak kolaydı, ancak onu ikna etmek asla kolay değildi.
Stoltenberg, özellikle 2019’da Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi sırasında NATO içindeki gerginliklerin arttığını anlatıyor. Batılı liderlere hitaben Erdoğan’ın şöyle dediğini aktarıyor:
Siz bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle yenemezsiniz! Afganistan’da da aynı hatayı yaptınız; sonuçta Taliban ve El-Kaide zirveye çıktı.
Erdoğan bu sözlerle, ABD ve NATO ülkelerinin Suriye’de YPG adlı Kürt milis gruplarına verdiği desteği eleştiriyordu; ancak bu açıklamalarına Batı’dan pek bir tepki gelmedi.
Stoltenberg, Erdoğan’ın bazı davranışlarına ve ani üslup değişimlerine de dikkat çekiyor:
«Ankara’da bir toplantı sırasında birden bana sordu: ‘Mısır sever misin?’ Sonra masaya haşhaşlı mısır tepsileri getirildi ve hepimiz mısırı ellerimizle yedik. Ardından bize ‘şah balığı’ ikram edildi. Erdoğan gülümsedi ve sordu: ‘Protokol ile Taliban arasındaki farkı biliyor musunuz?’ ‘Hayır,’ dedim. ‘Fark şu,’ dedi, ‘Taliban ile pazarlık edebilirsiniz!’»
Trump ve NATO’daki çatlak
Stoltenberg, 2019’da ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den asker çekme kararının, Avrupalı müttefikleri öfkelendirdiğini ve NATO içinde yeni bir çatlak yarattığını hatırlatıyor.
Şöyle devam ediyor:
«Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, NATO beyin ölümü yaşamıştır dediğinde, Erdoğan şöyle karşılık verdi: Asıl sorun Fransa’dadır, Türkiye’de değil.»
Eski Genel Sekreter, Macron ile Erdoğan arasındaki sert tartışmaların NATO’nun dayanışma ruhunu zayıflattığını belirtiyor:
«Macron, Erdoğan’ı eleştirerek kendisini laik cumhuriyetin savunucusu olarak konumlandırmak istedi. Erdoğan ise bu çatışmadan, kendisini İslam dünyasının önde gelen lideri olarak göstermek için yararlandı.»
Türkiye, İsveç ve Finlandiya krizi
2022’de Erdoğan, PKK ve YPG’nin bu iki Avrupa ülkesinde faaliyet gösterdiğini gerekçe göstererek İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularını veto etmekle tehdit etti.
Stoltenberg, Erdoğan ile son görüşmesini şöyle anlatıyor:
«Endişeliydim; acaba yorgunluktan ya da açlıktan masayı terk eder mi diye. ‘Bir şey içmek veya yemek ister misiniz? Kahve, sandviç?’ diye sordum. Gülümseyip şöyle dedi: ‘Ben alçakgönüllü bir insan değilim.’ Sonunda uzun bir metin hazırladık; İsveç ve Finlandiya, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden örgütlere destek vermeyeceklerini taahhüt ettiler. Erdoğan metni üç kez okudu, sonra başını kaldırdı ve ‘Kabul’ dedi.»
Zorlu bir müttefik, vazgeçilmez bir ortak
Stoltenberg, kitabının son bölümünde Türkiye’yi «zorlu bir müttefik, ancak NATO için vazgeçilmez bir ülke» olarak nitelendiriyor:
«Erdoğan ile iş birliği her zaman kolay olmadı. Ancak NATO, Türkiye’siz eksik kalır. Türkiye, NATO için son derece önemli bir müttefiktir: coğrafi konumu, askeri kapasitesi ve bölgesel rolü bizim için hayati öneme sahiptir. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahiptir; Irak, Suriye ve Karadeniz’deki operasyonlarda kilit roller üstlenir ve NATO’nun kritik altyapısına ev sahipliği yapar. Dolayısıyla NATO’nun güvenlik mimarisi temelde güçlü bir Türkiye’ye dayanır. Haritaya doğru bakarsanız, Türkiye’nin önemini anlarsınız. Tüm müttefikler Türkiye’nin Suriye operasyonlarını eleştirdi, ama hiçbiri Türkiye’nin NATO’daki yerini sorgulamadı. Türkiye, müttefiklerine üslerini açarak İŞİD'e karşı mücadeleye katıldı. Bu nedenle, anlaşmazlıkların yaşandığı anlarda bile Türkiye’nin üyeliği ve rolü inkâr edilemez. Türkiye’siz güvende değiliz. Avrupa kıtasının güvenliğinin güvence altına alınması, güneyde Türkiye, kuzeyde Norveç, batıda ABD, Kanada ve İngiltere olmadan mümkün değildir. Şüphesiz ki NATO, Türkiye’siz zayıflık içinde kalacaktır.»
Stoltenberg, ayrıca Türkiye’nin insansız hava araçları (İHA), savaş uçakları ve gelişmiş savunma sanayiindeki ilerlemelerini övüyor ve Türkiye’ye yönelik savunma ve silah ihracatında engellerin kaldırılmasını savunuyor.
Stoltenberg, Türkiye’nin stratejik değeri nedeniyle NATO’da kalmasının zorunlu olduğunu vurguluyor. Ancak Türkiye’nin de NATO yükümlülüklerine savunma harcamaları, iş birliği kapasitesi, ortak değerler ve ticari engellerin kaldırılması sadık kalması gerektiğini ısrarla belirtiyor. Bu ilişkiyi, ortaklık ve diyalog temelli bir iş birliği olarak görüyor.
Stoltenberg’in anıları, Türkiye’yi zaman zaman rahatsız edici olsa da stratejik bir müttefik olarak tanımlıyor. Bazı analistlerin, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması nedeniyle NATO’dan çıkarılmasını önermelerine karşılık, Stoltenberg bu görüşü gerçekçi olmayan bir yaklaşım olarak reddediyor. Ona göre NATO, genel stratejisinde Türkiye’nin hassas coğrafi konumuna odaklanmalı ve siyasi uyumsuzluklar olsa bile bu müttefiki elinden bırakmamalıdır.