Tesnim Haber Ajansı - İşgalci siyonist rejim ateşkesi defalarca ihlal ederek Güney Lübnan’da geniş çaplı hava saldırıları başlatırken, Beyrut’taki Batılı bir diplomatik kaynak uyarıda bulundu: “Hizbullah’ın sabrı sona erdi; hareketin tabanı ve destekçileri güçlü ve kararlı bir askerî karşılık verilmesi yönünde baskı yapıyor.”
İsrail’in “Kan” televizyonunun haberine göre, kimliği açıklanmayan ve görünüşe göre Lübnan başkentinde görev yapan Batılı bir diplomat, Hizbullah’ın geçtiğimiz Çarşamba günü (5 Kasım) yayımladığı açık mektup ve siyonist rejimin yoğun saldırıları hakkında değerlendirmede bulunarak şunları söyledi: “Hizbullah’ın sabrı tükenmek üzere; tabanı onu askerî bir eyleme yönlendirmektedir.”
Hizbullah’ın 5 Kasım Çarşamba günü Lübnan halkına ve liderlerine hitaben yayımladığı açık mektupta, siyonist rejimle herhangi bir siyasî müzakere reddedilmiş ve işgalcilerin sürekli saldırılarına karşı meşru silahlı direniş hakkının korunacağı vurgulanmıştır. Söz konusu bildiride şu ifadeler yer aldı: “Lübnan’a savaşı dayatan ve saldırılarını durdurmayan düşmana karşı meşru müdafaa hakkımızı teyit ediyoruz.” Ayrıca, silahsızlanma şartı “siyasi şantaj ve müzakere tuzağı” olarak tanımlanmıştır.
Bu gelişmeler yaşanırken, siyonist rejimin ordusu Güney Lübnan’daki yerleşim birimlerini, özellikle Ayta eş-Şaab bölgesini ağır bombardımana tutarak ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti. İsrail ordusu sözcüsü, Güney Lübnan’daki sivillere yönelik “acil tahliye” uyarısında bulunarak bu saldırıların “Tel Aviv’in güvenliğini koruma” amacı taşıdığını iddia etti. Ancak Lübnanlı analistler, bu adımı direniş eksenine silahsızlanmayı dayatma girişimi olarak yorumladılar.
“Kan” televizyonu ayrıca şu bilgiyi aktardı: Lübnanlı kaynaklara göre, Hizbullah’ın Şii destekçileri ve tabanı tarafından oluşturulan iç baskı, çatışmaların tırmanmasına ve İsrail’e karşı yeni bir cephenin açılmasına yol açabilir. Aynı zamanda Lübnan hükümeti, silahsızlanma planını görüşmek üzere acil toplantılar düzenlemekte; ancak Hizbullah, siyonist saldırılar durdurulmadıkça herhangi bir silahsızlanma anlaşmasının “imkânsız” olduğunu vurgulamaktadır.