1. İran
  2. Türkiye
  3. Batı Asya
  4. Dünya
  5. Röportaj
  6. Analiz/Makale
  7. Bilim/Uzay
  8. Spor
  9. Yaşam/Kültür
  10. Fotoğraf
  11. Karikatür
  12. Video
    • فارسی
    • english
    • عربی
    • עברית
    • Pусский
  • RSS
  • Telegram
  • Instagram
  • Twitter
  • İran
  • Türkiye
  • Batı Asya
  • Dünya
  • Röportaj
  • Analiz/Makale
  • Bilim/Uzay
  • Spor
  • Yaşam/Kültür
  • Fotoğraf
  • Karikatür
  • Video

Raşid El-Gannuşi, Tunus İçin Türkiye Açısından Artık Bitmiş Bir İsim Mi?

  • 10 Kasım, 2025 - 16:12
  • Türkiye haber
Raşid El-Gannuşi, Tunus İçin Türkiye Açısından Artık Bitmiş Bir İsim Mi?

Eski Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, son günlerde Raşid el-Gannuşi’nin içinde bulunduğu zor duruma dikkat çekme ihtiyacı duyan tek Türk siyasetçi oldu.

Türkiye

Tesnim Haber Ajansı - Bugünlerde Türkiye’de Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin lideri Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Afrika bölgesine ilişkin siyasi konular hakkında nadiren yorum yapıyor ve daha çok ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yapmayı tercih ediyor. Oysa Erdoğan’ın Tunus’taki eski yol arkadaşı Raşid el-Gannuşi, eski Tunus parlamento başkanı ve En-Nahda Hareketi lideri, cezaevinde bulunuyor ve sağlığı iyi değil. Gannuşi’nin ailesi ve insan hakları kuruluşları, onun sağlığının tehlikede olduğunu bildirdi.

El-Gannuşi, Cumhurbaşkanı Kays Said’in sert ve otoriterleşen tutumuna eleştirel yaklaşan bir figür olarak, muhalif politikacı Cevher Bin Mübarek ve Cumhuriyetçi Parti lideri Issam Chebbi lehine açlık grevine başladı. El-Gannuşi’ye göre Kays Said, yargıyı araçsallaştırarak kendi otoriter yönetimini sağlamlaştırıyor ve Tunus’u açık bir hapishaneye dönüştürüyor.

Tunus’taki siyasi gelişmeler ve Gannuşi gibi siyasetçilerin akıbeti, geçmişte Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi için öncelikli konulardan biriydi; ancak şimdi tablo değişmiş görünüyor: Raşid el-Gannuşi’nin açlık grevi ve tutukluluğu, Türkiye’de Erdoğan ve AK Parti cephesinden görece bir suskunlukla karşılanıyor.

Bu durum, Erdoğan’ın dış politika önceliklerinin Tunus ile ilişkiler ekseninde değiştiğine ve Gannuşi’nin artık stratejik bir aktör olarak görülmediğine işaret ediyor olabilir.
Abdullah Gül, son günlerde Raşid el-Gannuşi’nin durumuna dikkat çeken tek Türk siyasetçi oldu. Gül, İngilizce yayımladığı mesajında Gannuşi için şu ifadeleri kullandı: “El-Gannuşi demokrasiye inanıyordu ve iktidara geldiğinde bunu en iyi şekilde uyguladı. Böyle bir adamı hücresinde ölüme terk etmek utanç vericidir. Herkes özgürlüğü için yardım etmelidir.”

Erdoğan’ın Eski Danışmanı Ne Dedi? 

Türk sosyolog ve siyasetçi Prof. Yasin Aktay, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin önde gelen isimlerinden biri olarak, Raşid el-Gannuşi hakkında açıklama yapan Erdoğan ekibindeki tek siyasetçi oldu. Aktay, Türkiye’nin Siirt ilinden Arap kökenli olup, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile hemşehridir ve aynı dili konuşmaktadır. O, İslam dünyasındaki Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketine mensup birçok siyasi, akademik ve örgütsel figürle geniş ilişkiler ağına sahiptir ve uzun yıllar boyunca Erdoğan’ın danışmanı olarak görev yapmıştır.

Ancak gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın onun aracılığıyla Türkiye’ye getirilip, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda vahşice öldürülmesinden sonra, Aktay’ın siyasi konumu değişti. Şimdi “gölgedeki bir siyasetçi” olarak tanımlanan Aktay’ın görüş ve değerlendirmeleri, yalnızca Ankara’da yayımlanan Yeni Şafak gazetesindeki köşe yazılarında görülebilmektedir.
Aktay, Raşid el-Gannuşi’nin mevcut durumu hakkında şunları yazdı:

“Çağdaş İslami hareketler arasında, Raşid el-Gannuşi; demokrasi, insan hakları, birlikte yaşama ve diyalog gibi konulara en fazla vurgu yapan liderdir. O, bu kavramları İslamcı söylemin merkezine yerleştirdi ve siyasi mücadelesinin temeline oturttu. Devrim sonrası Tunus’un en popüler ismiydi; sosyalist dostu el-Mezrûkî’yi destekledi ve onun cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. Onlar dört yıl boyunca Tunus’u demokrasi, insan onuru ve haklar üzerine inşa etmek için mücadele ettiler.

Ancak Tunus, Gannuşi’nin tüm demokratik, ılımlı ve akılcı tutumuna rağmen bir darbeyle karşı karşıya kaldı. Kays Said anayasayı askıya aldı, meclisi feshetti ve Gannuşi’yi hapse attı. Bu 84 yaşındaki liderin cezaevinde tutulması sadece Tunus için değil, tüm İslam dünyası için de üzücüdür. Şimdi Gannuşi, başka bir siyasi tutuklu olan Cevher Bin Mübarek ile dayanışma içinde açlık grevine başladı.”

Aktay yazısının devamında şu ifadeleri kullandı: “Bin Mübarek, darbeye karşı haykırışlarıyla tıpkı Gannuşi kadar darbecileri korkutuyor. Onun sözleri, unutulmaz vecizeleriyle Tunus’un siyasi düşünce dünyasında yankılanıyor. Örneğin şöyle diyor: Demokrasiye ihanet eden, halk adına konuşamaz. Meşruiyet, silah namlusundan değil, sandıktan doğar.”
Dikkat çekici nokta şu ki, Erdoğan’ın eski danışmanı bile Gannuşi hakkında kaleme aldığı bu duygusal yazısında, Türkiye ya da diğer İslam ülkelerinden bu Tunuslu siyasetçiyi desteklemek için herhangi bir somut adım atmalarını talep etmemiştir. 

Neden Artık El-Gannuşi Erdoğan İçin Önemli Değil? 

Artık açıkça görülüyor ki, Tunus’taki güç dengesi değişmiştir. En-Nahda Hareketi’nin lideri Raşid el-Gannuşi, Arap Baharı sürecinde Erdoğan’ın ideolojik müttefiki olarak görülürken, bugün farklı bir konumda bulunmaktadır. 2021 yılından bu yana Tunus Cumhurbaşkanı olarak otoriter yönetim tarzını pekiştiren Kays Said’in yükselişiyle birlikte, Gannuşi’nin nüfuzu belirgin biçimde azalmıştır.

Erdoğan artık doğrudan Kays Said ile ilişkiler kurmayı tercih etmektedir ve bu durum, Gannuşi’nin stratejik değerini azaltmaktadır.
Ayrıca uzun süredir Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tutumunda bir değişim yaşandığı da belirtilmelidir. İslamcı söylem artık daha pragmatik ve devlet merkezli bir çizgiye indirgenmiştir. Gannuşi’nin “demokratik İslam” vurgusu da Erdoğan’ın “güçlü liderlik” modeline artık uygun düşmemektedir.

Türkiye–Tunus ilişkileri açısından bakıldığında, mevcut ekonomik ve diplomatik kazanımlar Erdoğan için yaşanan ekonomik kriz döneminde hayati öneme sahiptir. Türkiye, savunma sanayii, enerji ve ticaret alanlarında Tunus ile iş birliği arayışındadır.

Dolayısıyla Gannuşi’ye destek vermek, Tunus hükümetiyle ilişkilere zarar verebilir. Bu nedenle Erdoğan, bu koşullarda sessiz kalmayı tercih etmektedir. 2025 yılı itibarıyla iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler normal seviyede sürse de, belirgin bir siyasi mesafe dikkat çekmektedir. Türkiye’nin Tunus’a insansız hava araçları ve savunma teknolojisi ihraç etmesi ve bu iş birliğinin Kays Said hükümeti tarafından yürütülmesi, bu durumun açık göstergesidir.

Uluslararası analizciler de bu konuya özel bir ilgi göstermektedir. Örneğin, ABD’deki George Washington Üniversitesi profesörlerinden ve araştırmacılarından Mark Lynch şöyle demiştir:
“Erdoğan’ın sessizliği, Türkiye ve Tunus’taki mevcut otoriter liderler arasında oluşan pragmatik bir dayanışma biçimi olarak yorumlanabilir.”

Carnegie Vakfı araştırmacılarından Sarah Yerkes ise şu değerlendirmede bulunmuştur: “Türkiye’nin Tunus politikası artık ideolojik bağlara değil, çıkarlara dayalıdır. Bu nedenle Gannuşi gibi figürler artık fazlalık olarak görülmektedir.”

Benzer bir görüşü dile getiren Türk akademisyen İlhan Uzgel de şöyle demiştir: “Türkiye’nin dış politikası şu anda ekonomik kazanç üzerine kuruludur, ideolojik ittifaklara değil. Dolayısıyla Gannuşi gibi isimler bu yeni modelin dışında bırakılmıştır.”

Ancak önde gelen Türk analizcilerden Murat Yetkin, farklı bir vurgu yaparak şunları söylemiştir: “Erdoğan’ın sessizliği, uluslararası dengeleri korumayı hedefleyen stratejik bir sessizlik olarak da yorumlanabilir.”
Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki, Türkiye son birkaç yıldır anlamlı bir biçimde Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelere yakınlaşmıştır. Bu durum, Ankara ve İstanbul’daki İhvancı yazarlar ve siyasetçiler için faaliyet alanının daralmasına yol açmıştır.

 
R7443/P
tasnim
tasnim
tasnim
  • Hakkında
  • İletişim
  • En Çok Okunan
  • Arşiv
bizi takip et:
  • RSS
  • Telegram
  • Instagram
  • Twitter

All Content by Tasnim News Agency is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.