Tesnim Haber Ajansı - Üç on yıllık tam diplomatik kopukluktan sonra stratejik ve eşi görülmemiş bir gelişme olarak, Rusya ve Kazakistan menşeli ilk buğday sevkiyatları, Azerbaycan ve Gürcistan toprakları üzerinden trenle Ermenistan’a girdi. İkinci Karabağ Savaşı sonrası bölgedeki derin jeopolitik değişimlerin ve Güney Kafkasya’daki yeni gerçekliklerin pekişmesini yansıtan bu adım, bölgesel koridorların geleceği ve güç dengesi hakkında geniş değerlendirmelere yol açtı.
Bu ay (Kasım) ilk olarak 15 vagonluk ve 1048 ton Rus buğdayı taşıyan bir tren, ardından 8 Kasım’da yaklaşık 1000 ton Kazak buğdayı taşıyan benzer bir sevkiyat, Azerbaycan topraklarından (demiryolu ve Hazar Denizi üzerinden) geçerek, Gürcistan’a Büyük Kesik istasyonundan giriş yaptı ve Ermenistan’ın demiryolu ağına teslim edildi.
Erivan’ın temel ihtiyaç ürünlerinin ithalatı için Azerbaycan topraklarını bir transit güzergâh olarak kullanması, 30 yılı aşkın bir sürenin ardından ilk kez gerçekleşiyor. Bu rapor, söz konusu gelişmenin siyasi ve lojistik unsurlarını ve bunun Ermenistan’ın gıda güvenliği ile bölgesel dinamiklere etkilerini incelemektedir.
Bakü’den Barış Diktesi; Siyasi Dengelerde Değişim
Bu transitin mümkün hale gelmesi, simetrik bir ikili anlaşmanın sonucu değil; Bakü’nün siyasi kararı ve Erivan’ın yeni gerçeklikleri kabullenmesinin doğrudan sonucudur.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 21 Ekim’de Astana’da Kazakistan Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede, Azerbaycan’dan Ermenistan’a taşınan yükler üzerindeki tüm kısıtlamaların resmi olarak kaldırıldığını açıkladı.
Aliyev, Kazak tahılının bu güzergâh üzerinden gönderilmesinin, “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barışın artık kâğıt üzerinde değil, fiiliyatta var olduğunu” açıkça gösterdiğini vurguladı.
Azerbaycanlı yetkililer tarafından “barışın ekonomik meyvesi” olarak tanımlanan bu adım, pratikte Bakü’nün savaş sonrası koşulları pekiştirmek için ekonomik ve lojistik kaldıraçları kullanması anlamına geliyor. Daha kırılgan bir konumda bulunan Ermenistan hükümeti ise bu gelişmeyi, güven inşası ve bölgesel bağlantıların yeniden açılması yönünde “önemli bir jest” olarak nitelendiriyor.
Ermenistan’ın Gıda Güvenliği Yeni Güzergâha Bağlı
Bu yeni koridor, Ermenistan’ın gıda güvenliğinin sağlanmasında kaynak ve tedarik güzergâhlarının çeşitlendirilmesi açısından hayati bir rol oynuyor.
Ermenistan yılda yaklaşık 350 ila 400 bin ton buğday tüketiyor ve bunun büyük bölümü ithalatla karşılanıyor. Daha önce Ermenistan’ın ithal ettiği buğdayın yüzde 99’undan fazlası (2024 yılında 316 bin ton) Rusya menşeliydi. Bu yüksek bağımlılık, Ukrayna savaşı sonrası küresel piyasalardaki dalgalanmalar göz önüne alındığında, Erivan için ciddi riskler doğurmuştu.
Tek bir kaynağa bağımlılığın yanı sıra, tek bir güzergâha bağımlılık da sorun yaratıyordu. Bugüne kadar kuzeyden Ermenistan’a giden sevkiyatların büyük kısmı, Gürcistan’daki zorlu “Yukarı Lars” dağ güzergâhı üzerinden kamyonlarla gerçekleştiriliyordu. Bu yol, elverişsiz hava koşulları nedeniyle yılın soğuk dönemlerinde sık sık kapanıyor ve yük taşımacılığında aksamalara neden oluyordu.
Azerbaycan topraklarından geçen yeni demiryolu hattı ise, hava koşullarından bağımsız, istikrarlı, güvenilir ve yüksek hacimli taşımaya elverişli hayati bir arter sağlıyor. Bu güzergâhın kısa sürede tahıl ithalatı için ana seçenek haline gelmesi bekleniyor; nitekim Kazakistan Ulusal Tahıl Şirketi, bu hat üzerinden Ermenistan’a aylık 15 ila 20 bin ton (yıllık 180 ila 240 bin ton) tahıl ihraç etmeye hazır olduğunu açıkladı.
Analistler, bu adımı Erivan’ın “Rus buğdayına bağımlılığı azaltma” yönünde stratejik bir hamlesi olarak değerlendiriyor; ancak bu çeşitlendirme, eski rakibi olan Azerbaycan topraklarından geçişi kabullenme pahasına gerçekleşmiş durumda.
Bölgesel Yakınlaşmanın Batı’nın Müdahaleci Projelerine Karşı Zaferi
Bu transit hattının faaliyete başlaması, basit bir lojistik anlaşmanın ötesinde, net bir jeopolitik mesaj taşıyor: Bölge ülkeleri sorunlarını bölge içi mekanizmalarla çözme yoluna gidiyor.
Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın koordinasyonuyla hayata geçirilen bu güzergâh, bir tür “gıda diplomasisi” ve bölgesel bütünleşme örneği niteliğinde. Buna karşılık, bölge dışı aktörlerin müdahalesiyle şekillenen alternatif projeler hâlâ sözde kalmış durumda.
Örneğin, Azerbaycan’ın ana karası ile Nahçıvan arasında (Ermenistan’ın Sünik bölgesinden geçerek) bağlantı kurmayı hedefleyen ve Ağustos ayında Washington’da gündeme getirilen “Uluslararası Barış ve Refah için Trump Koridoru” (TRIPP), medya gürültüsüne rağmen, siyasi ve teknik ayrıntılar üzerinde uzlaşılamadığı için henüz hiçbir somut sonuca ulaşmamıştır.
Azerbaycan-Gürcistan hattı üzerinden tahıl transitinin hızla hayata geçirilmesi, bölgesel çözümlerin, karmaşık olsalar bile, çoğu zaman gizli siyasi hedefler güden dayatmacı ve gürültülü Batı projelerine kıyasla daha etkili olduğunu göstermektedir.
Kırılgan Transitin Geleceği; Kontrol Bakü’nün Elinde
Bu güzergâhın ekonomik önemi büyük olsa da, sürdürülebilirliği Bakü ile Erivan arasındaki kırılgan siyasi duruma son derece bağlıdır.
Barış Anlaşmasının Yokluğu: İki ülke arasında hâlâ kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmamış ve sınırlar resmi olarak belirlenmemiştir. Bu durum, sınır gerginliklerinin yeniden ortaya çıkma ihtimalini canlı tutuyor.
Bakü’nün Baskı Aracı: Bu transit, Azerbaycan’ın Ermenistan’a yönelik “fiili kuşatmasının görece yumuşaması” olarak görülmektedir. Açıkça anlaşılmaktadır ki siyasi gerilimlerin geri dönmesi veya Erivan’ın yükümlülüklerinden cayması halinde, Azerbaycan hükümeti bu transit iznini her an güçlü bir baskı aracı olarak kaldırabilir.
Teknik Ve Tarifeye İlişkin Sorunlar: Her ne kadar mevcut demiryolu altyapısı işlevsel olsa da, yük hacminde ciddi artış, üç ülkenin demiryolu işletmecileri arasında sürekli koordinasyon ve rekabetçi transit tarifeleri üzerinde anlaşmayı gerektiriyor. Aksi takdirde bu güzergâhın ekonomik açıdan cazip kalması zorlaşacaktır.
Sonuç olarak, bu demiryolu hattı gübre, metaller ve diğer ürünlerin taşınması için de bir modele dönüşebilir; ancak uzun vadeli başarısı, siyasi durumun tamamen istikrar kazanmasına ve Erivan’ın bölgedeki yeni gerçeklikleri kesin olarak kabul etmesine bağlı olacaktır.