1. İran
  2. Türkiye
  3. Batı Asya
  4. Dünya
  5. Röportaj
  6. Analiz/Makale
  7. Bilim/Uzay
  8. Spor
  9. Yaşam/Kültür
  10. Fotoğraf
  11. Karikatür
  12. Video
    • فارسی
    • english
    • عربی
    • עברית
    • Pусский
  • RSS
  • Telegram
  • Instagram
  • Twitter
  • İran
  • Türkiye
  • Batı Asya
  • Dünya
  • Röportaj
  • Analiz/Makale
  • Bilim/Uzay
  • Spor
  • Yaşam/Kültür
  • Fotoğraf
  • Karikatür
  • Video

2025 Seçimlerinin Ardından Irak’ın Yol Haritası; Es-Sudani Yarışın Dışında Mı Kaldı?

  • 18 Kasım, 2025 - 11:33
  • Batı Asya haber
2025 Seçimlerinin Ardından Irak’ın Yol Haritası; Es-Sudani Yarışın Dışında Mı Kaldı?

Irak’ta parlamento seçimlerinin gerçekleştirilmesinin ardından tüm dikkatler, çoğunluk fraksiyonunun oluşturulmasına yönelik müzakerelere ve ülkenin gelecekteki başbakanının belirlenmesine çevrildi.

Batı Asya

Tesnim Haber Ajansı - Irak’ta seçim rekabetinin yarattığı atmosfer dağılmış durumda ve şimdi esas mücadele Bağdat’ın kapalı kapılar ardındaki odalarında ve siyasi koridorlarında yaşanıyor; “en büyük parlamento fraksiyonunun” oluşturulması ve ülkenin en güçlü yürütme makamının belirlenmesi için verilen bir mücadele.
2025 parlamento seçimlerinin sonuçları, Şii Koordinasyon Çerçevesini bir kez daha ülkenin gelecekteki hükümetinin ana ağırlık merkezi ve mimarı olarak teyit etti. Ancak bu geniş koalisyon, Irak’ın önümüzdeki dört yılını şekillendirecek stratejik bir tercih ile karşı karşıya bulunuyor.
Bu denklemlerin merkezinde ise Muhammed Şiya es-Sudani’nin ikinci dönem başbakanlık yarışının dışında bırakılma ihtimali yer alıyor; ki bu durum, Irak’taki yazılı olmayan güç kurallarının kitabında ibret niteliğinde bir ders haline gelmiş bulunuyor. 


1.Başbakanlık Koltuğunun Stratejik Önemi: Sıradan Bir Yürütme Makamının Ötesinde 

Irak’taki seçim rekabetinin derinliğini anlamak için öncelikle başbakanlık makamının bu ülkedeki gerçek ağırlığını bilmek gerekir. Bu makam, sadece kabine başkanlığı olmanın çok ötesindedir.
Irak, yıllık 100 milyar doları aşan petrol gelirlerine bağımlı bir “rant devleti” niteliği taşımaktadır ve ülkenin ekonomik ve siyasi hayat damarı bu gelirlerdir. Yürütme erkinin başı olarak başbakan, bu hayati damar üzerinde tam kontrol sahibidir. Bu mali güç, başbakana aşağıdakiler gibi geniş yetki alanları kazandırır:
Himaye Ağlarının Yönetimi: Binlerce devlet görevi, müteahhitlik sözleşmesi ve altyapı projesinin dağıtımı; siyasi elitlerin, aşiret liderlerinin ve toplumsal grupların sadakatini sağlamak için temel araçtır.
Güvenlik Ve Askeri Kurumların Kontrolü:
Başbakan, silahlı kuvvetlerin başkomutanı olarak ordu, istihbarat teşkilatları ve güvenlik kurumları üzerinde tam hâkimiyete sahiptir. Bu durum, iç güç dengelerinde belirleyici bir ağırlık yaratmaktadır.
Yargı Ve Yasama Üzerindeki Dolaylı Etki:
Kuvvetler ayrılığına rağmen, başbakanın ekonomik ve güvenlik alanındaki gücü diğer erkler karşısında önemli bir baskı aracı oluşturmaktadır.
Dolayısıyla bu kürsü için verilen mücadele, “petrol muslukları”nın ve güç kullanma aparatlarının kontrolü için verilen bir mücadeledir; özellikle de demokratik kurumları hâlâ kırılgan olan bir ülkede.

2.Koordinasyon Çerçevesi: Devletin Mimarı Mı Yoksa Kaçınılmaz Rakiplerin Koalisyonu Mu? 

2018 seçimlerinin ardından Mukteda es-Sadr’ın “ulusal çoğunluk hükümeti” kurma girişimine karşı tepki olarak ortaya çıkan “Şii Koordinasyon Çerçevesi” bugün Irak’ın siyasi sahnesinde merkezi bir aktöre dönüşmüş durumda. Bu yapı, yekpare bir blok değil; Nuri el-Maliki liderliğindeki “Hukuk Devleti”, Kays el-Hazali liderliğindeki “Asaib Ehlil Hak”, Seyyid Ammar el-Hekim’in liderliğindeki “Ulusal Hikmet Hareketi” ve Hadi el-Amiri’nin liderliğindeki “Fetih İttifakı” gibi güçlü rakiplerden oluşan bir koalisyondur. Bu birlikteliği ayakta tutan unsur ideolojik yakınlık değil; daha çok taktiksel bir zorunluluk ve şu ilkeye dayalıdır: hiçbir üyenin dışlanmaması veya marjinalleştirilmemesi.
Bu iç yapı, başbakan seçme mekanizmasını son derece karmaşık hale getiriyor. Nihai aday, tüm bu liderlerin onay süzgecinden geçmek zorunda ve pratikte her biri “veto hakkı”na sahiptir. Bu nedenle geleceğin başbakanı, koalisyonun en güçlü üyesinin tercihi değil; bir “asgari uzlaşı” ürünüdür. 

3.Sudani’nin Düşüşü: Klasik Bir Hesap Hatasının Hikâyesi 

Muhammed Şiya es-Sudani dönemi öğretici bir örnek niteliği taşıyor. Çerçevenin uzlaşı adayı ve teknokrat bir başbakan olarak göreve gelen Sudani, dönem boyunca hizmet ve ekonomi odaklı çalışmalarla kendisine bağımsız bir halk tabanı oluşturmayı hedefledi. Bu girişimin zirvesi, ayrı seçim listeleri sunması ve parlamentoda kendisine ait bir fraksiyon kurma çabası oldu.

Bu adım, çerçeve liderleri tarafından “ölümcül bir hesap hatası” olarak değerlendirildi. Onlara göre Sudani, atanmış bir “yürütme yöneticisi” olmaktan çıkarak yeni bir “siyasi rakibe” dönüşüyordu. Böylece Irak siyasetinin yazılı olmayan kuralını ihlal etmiş oldu: başbakan, koalisyonun ortak çıkarlarını temsil etmeli; rakip bir siyasi hareketin kurucusuna dönüşmemelidir. Seçim sonuçları da Sudani’nin kişisel popülaritesinin Koordinasyon Çerçevesi altında yer alan köklü partilerin gücünü zorlayacak seviyede olmadığını ortaya koydu. Bu nedenle, Sudani’nin saf dışı bırakılması, seçimlerin ardından Koordinasyon Çerçevesi’nin ilk ve kesin kararı haline geldi. 

4.Bağdat’ın Yol Ayrımı: Yeni Başbakan İçin Masadaki Senaryolar 

Hâlihazırda yürütülen yoğun müzakereler iki temel ve tamamen farklı senaryo etrafında şekilleniyor. Bu iki seçenekten hangisinin tercih edileceği, Koordinasyon Çerçevesi’nin karşı karşıya olduğu en büyük tehdidi nasıl değerlendirdiğini gösterecek. 

Birinci senaryo: Mukteda Es-sadr İle “Büyük Anlaşma” ve Dış İstikrar Arayışı 

Bu senaryo, gelecekteki hükümet için en büyük tehdidin iç anlaşmazlıklar değil; Mukteda es-Sadr’ın sokak mobilizasyon kapasitesi ve öngörülemezliği olduğu varsayımına dayanıyor. 2022’deki siyasi kriz ve Sadr yanlılarının Irak parlamentosunu işgali hâlâ hafızalarda taze. Dolayısıyla bunun tekrarını önlemek için Sadr ile bir uzlaşıya varılması gerektiği düşünülüyor.
Bu yaklaşımın mantığı şudur: Es-Sadr’ın onayladığı veya en azından karşı çıkmadığı bir adayın seçilmesi, hükümete daha fazla meşruiyet kazandıracak ve toplumsal istikrarsızlık riskini azaltacaktır.
Elbette bu senaryo da ciddi riskler barındırıyor. Çünkü Es-Sadr bu uzlaşının karşılığında yüksek bir talep listesini masaya koyacaktır; bunlar arasında kilit bakanlıkların verilmesi veya hükümet politikaları üzerinde etkili bir nüfuz sahibi olma gibi talepler yer alabilir. Bu durum, Koordinasyon Çerçevesi’nin gelecek hükümet üzerindeki kontrolünü zayıflatabilir.
Bu senaryo çerçevesinde başbakanlık için öne çıkan isimler şunlardır:
Seyyid Cafer Es-Sadr: Londra Büyükelçisi ve Mukteda es-Sadr’ın kuzeni. Koordinasyon Çerçevesi ile Sadr hareketi arasında bir köprü rolü oynayabilir.
Hamit el-Gazi ve Hamit Eş-Şatari: Teknokratik profilleriyle öne çıkan güvenlik bürokrasisine yakın isimler. Daha az tepki çekme potansiyeline sahip oldukları için her iki tarafın da kabul edebileceği adaylar olarak değerlendirilebilirler. 

İkinci Senaryo: İç Dengeyi Korumaya Yönelik “Tek Dönemlik Başbakan” Formülü 

Daha olası görülen bu senaryo, önceliği Koordinasyon Çerçevesi içinde iç uyumun ve güç dengesinin korunmasına veriyor. Bu yaklaşım, en büyük tehdidin dış aktörler değil; Nuri el-Maliki’nin döneminde ya da Sudani örneğinde görüldüğü gibi, dengeleri kendi lehine bozabilecek güçlü bir başbakanın yeniden ortaya çıkması olduğunu savunuyor.

Bu senaryonun mantığı, siyasi olarak güçlü bir tabana sahip olmayan, yönetici nitelikleri ağır basan, polemiklerden uzak bir ismin seçilmesi ve bu kişinin yalnızca bir dönem görev yapmayı taahhüt etmesidir. Böyle bir başbakan, büyük Şii koalisyonu olan Koordinasyon Çerçevesi için adeta bir “yönetim kurulu adına çalışan CEO” işlevi görecek ve ittifakın belirlediği politikaları uygulayacaktır.
Aynı zamanda bu kişinin şu şartları da karşılaması beklenmektedir:

*Aday, büyük bir partinin lideri olmamalı veya kendisine ait bağımsız bir fraksiyona sahip bulunmamalıdır.
*Dört yıl sonraki seçimlerde ikinci dönem için aday olmayacağına dair açık taahhüt vermelidir.
*Kabine yapısı ve kilit pozisyonlar, seçilmesinden önce Koordinasyon Çerçevesi bileşenleri arasında paylaşılmış olmalıdır.
Bu senaryo çerçevesinde başbakanlık için öne çıkan isimler şunlardır:

Adnan Dircal: Mevcut spor bakanı; popüler, siyasetten uzak ve hizmet odaklı çalışabilecek bir isim.
Abdulhüseyin Abtan: Eski spor bakanı; Dirjal’a benzer profiliyle öne çıkıyor.
Raid Cuhi El-Maliki: Nuri el-Maliki’nin ofis direktörü; sadakatiyle bilinen bir teknokrat ve Hukuk Devleti koalisyonunun çıkarlarını garanti edebilecek bir isim.
Koordinasyon Çerçevesi’nin önündeki karar sadece bir kişi seçmek değildir; bir yönetim stratejisi belirlemektir. Dış tehditlere (sokak protestoları) karşı “istikrar” adına Sadr’la güç paylaşımı riskine mi girilecek? Yoksa daha zayıf bir başbakan seçilerek devlet üzerindeki tam kontrolün ve iç güç dengelerinin korunması mı tercih edilecek?
Önümüzdeki haftalarda netleşecek bu yanıt, yalnızca yeni hükümetin kaderini değil; Irak’ın önümüzdeki yıllardaki siyasi ufkunu da belirleyecektir.

 
R7443/P
tasnim
tasnim
tasnim
  • Hakkında
  • İletişim
  • En Çok Okunan
  • Arşiv
bizi takip et:
  • RSS
  • Telegram
  • Instagram
  • Twitter

All Content by Tasnim News Agency is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.