1. İran
  2. Türkiye
  3. Batı Asya
  4. Dünya
  5. Röportaj
  6. Analiz/Makale
  7. Bilim/Uzay
  8. Spor
  9. Yaşam/Kültür
  10. Fotoğraf
  11. Karikatür
  12. Video
    • فارسی
    • english
    • عربی
    • עברית
    • Pусский
  • RSS
  • Telegram
  • Instagram
  • Twitter
  • İran
  • Türkiye
  • Batı Asya
  • Dünya
  • Röportaj
  • Analiz/Makale
  • Bilim/Uzay
  • Spor
  • Yaşam/Kültür
  • Fotoğraf
  • Karikatür
  • Video

Rekabet ve Maslahat Sarmalı; Türkiye ile BAE İlişkilerinin Stratejik Dönüşümü

  • 01 Aralık, 2025 - 18:39
  • Türkiye haber
Rekabet ve Maslahat Sarmalı; Türkiye ile BAE İlişkilerinin Stratejik Dönüşümü

İstanbul'da BAE istihbarat servisine ait üç casusun yakalanması ve bu olayın medya yönetimi, görünüşte normalleşmiş olan ilişkilerdeki güvensizliğin derinliğini ifşa etti.

Türkiye

Tesnim Haber Ajansı - Ankara ve Abu Dabi'nin iş birliğinden söz ettiği günlerde, İstanbul'da BAE'ye atfedilen bir casusluk şebekesinin yakalandığı haberinin yayımlanması, bu iki bölgesel gücün ilişkilerinin titrek ve paradoksal mahiyetini bir kez daha gözler önüne serdi.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) kesin bir zaferle Türkiye'de iktidara geldiği 2002 yılından itibaren bu ülke, siyasi hayatında yeni bir aşamaya girdi; bu aşama sadece iç siyaseti değil, dış politika yönelimini de değiştirdi. Bu dönemde Türkiye'nin dış politikası, bu aygıtın baş teorisyeni Ahmet Davutoğlu tarafından tasarlanan ve yönetilen yeni bir düzene göre şekillendi. "Komşularla sıfır sorun" doktrini bu yaklaşımın merkezinde yer alıyordu ve Türkiye'nin jeopolitik konumunu, tarihi, kültürel ve medeniyet mirasını; bölgesel iş birliğini genişletmek, yumuşak gücünü artırmak, ekonomik gücünü pekiştirmek ve nihayetinde bölgesel lider güç rolüne ulaşmak için bir zemin olarak kullanması gerektiği varsayımına dayanıyordu. Bu dönemde sunulan Türkiye imajı, yani aynı anda NATO üyesi, AB aday ülkesi ve İslami köklere sahip olan bir Türkiye; Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) devletleri ile diğer Arap ve İslam ülkeleri için, özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası Fars Körfez ülkelerinin siyasi ve güvenlik ortaklarını çeşitlendirme arayışında olduğu bir ortamda, oldukça çekici bir durum yaratıyordu.

Şimdi ise, on yıllık bir vekalet savaşı ve ideolojik çatışmanın ardından, her ne kadar ekonomik ihtiyaçlar iki tarafı tekrar bir araya getirse de, güvenlik olayları "güvensizliğin" bu ilişkilerin altında halen akmakta olduğunu gösteriyor. Bu yazıda, "iş birliğinin altın çağından", "nakit karşılığı güvenlik takasına" kadar kat edilen yolu inceleyerek, BAE istihbarat ağına mensup casusların Türkiye'de son dönemde yakalanmasının boyutlarını ele aldık.

Ekonomik İş Birliği ve Pozitif Rekabet Çağı (2002–2010)

2002 ile 2010 yılları arasında Türkiye ve BAE ilişkileri, ekonomik iş birliğinin altın çağı olarak adlandırılabilecek bir çerçevedeydi. Bu dönem, BAE'nin Türkiye ekonomisine yaptığı çok sayıda yatırım ve özellikle iletişim alanında imzalanan büyük anlaşmalarla karakterizedir. Bu aşamada siyasi anlaşmazlıklar marjinal düzeydeydi ve iki taraf ilişkilerini esas olarak ekonomik çıkarlar, yatırım ve pozitif rekabet temelinde ilerletiyordu.

Arap Baharı ve İlişkilerin İdeolojik Düşmanlık Fazına Girmesi (2011–2013)

2011 yılında Arap Baharı protestolarının başlamasının ardından, bu ilişkilerde derin bir çatlak oluştu. Sıfır sorun doktrinini fiilen bir kenara bırakan Türkiye, Arap dünyasındaki gelişmelere aktif olarak müdahil oldu ve protestoların itici güçlerinden biri olan Müslüman Kardeşler ağını destekleyerek konumunu ve faaliyetlerini değiştirdi ve genişletti. Protestoların yayılmasından, İhvan'ın (Müslüman Kardeşler) nüfuzundan ve bu dalganın Körfez ülkelerine sıçrama ihtimalinden korkan BAE, Arap Baharı'ndaki birçok gelişmenin perde arkasında Türkiye'yi görüyordu. Tam da bu noktadan itibaren, iki ülke arasındaki rekabet iş birliği düzeyinden ideolojik çatışma düzeyine taşındı ve iki farklı bölgesel eksen oluştu: Türkiye-Katar eksenine karşı BAE-Suudi Arabistan ekseni.

Bu çatışmanın zirve noktası Mısır oldu; Türkiye, Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler hükümetine verdiği destekle bölgede yeni bir yol tesis etmeye çalıştı, ancak BAE ve Suudi Arabistan, Mursi'ye karşı 2013 darbesini ve Abdülfettah El-Sisi'yi destekleyerek Türkiye-Katar eksenine ağır bir darbe indirdi ve bu olay, BAE-Suudi Arabistan ekseninin önemli başarılarından biri olarak öne çıktı.

2016 Darbesi; Çatlağın Siyasi Düzeyden Güvenlik Düzeyine Taşınması

İki ülke arasındaki çatışma, Türkiye'deki 2016 başarısız darbe girişimiyle yeni bir aşamaya girdi. Bu dönemde Erdoğan hükümetinin üst düzey yetkilileri BAE'ye karşı ağır suçlamalarda bulundu ve Muhammed Dahlan'ın BAE istihbarat servisinin darbecilerle bağlantısını sağlayan aracı rolü defalarca gündeme getirildi. Ayrıca Erdoğan hükümetinin üst düzey yetkililerinin dilinden BAE'nin bu darbede "üç buçuk milyar dolar" harcadığı iddiası, iki taraf arasındaki çatışmanın, özellikle de BAE'nin Türkiye'ye karşı tutumunun derinliğini gösteriyordu. Bu olay, mevcut güvensizliği fiilen bir güvenlik husumetine dönüştürdü ve ilişkileri akut bir çatışma fazına soktu.

Vekalet Savaşları ve Çok Cepheli Rekabet Aşaması (2017–2020)

2017'den 2020'ye kadar, iki eksen arasındaki husumet ve çatışma, vekalet savaşları ve çeşitli cephelerdeki doğrudan rekabet biçiminde ortaya çıktı. Katar ablukası dosyasında Türkiye, asker göndererek ve acil destek sağlayarak BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır ablukasına karşı Doha'yı savundu ve dört ülkenin Türk askerlerinin Katar'dan çıkarılması talebi, Ankara'nın acil müdahalesi ve ABD'nin zımni desteğiyle başarısız oldu.

Libya'da da iki ülkenin doğrudan rekabeti zirveye ulaştı; Türkiye, Trablus'taki BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni desteklerken, BAE ve Mısır, Libya'nın doğusundaki güçleri destekliyordu. Türkiye'nin askeri müdahalesi sonunda Trablus hükümetinin düşmesini engelledi ve Türkiye-Libya deniz anlaşması da bu süreçte bir dönüm noktası oldu.

Afrika Boynuzu'nda, iki ülkenin limanlar, üsler ve Somali ile Sudan'daki nüfuz rekabeti devam etti; Sevakin Adası meselesi ve 2019'da Ömer El-Beşir'in devrilmesi, BAE ekseninin büyük bir zaferi olarak görülen durumlardandır.

Doğu Akdeniz'de ise BAE'nin Yunanistan, Güney Kıbrıs ve müttefikleriyle iş birliği, Türkiye'nin deniz hareketliliğini sınırlamak amacıyla rekabeti Kuzey Afrika ve Orta Doğu'dan Türkiye'nin doğrudan jeopolitik çevresine taşıdı.

Türkiye'nin güvenlik yapısına yakın bir mafya lideri olan ve BAE'ye kaçarak AK Parti yetkilileri, özellikle dönemin İçişleri Bakanı ve Erdoğan'a yakın güvenlik halkası aleyhine ifşaat videoları yayınlayan Sedat Peker dosyası da, bu dönemde Abu Dabi'nin Ankara'ya karşı kullandığı ve etkisi yüksek olan baskı araçlarından biriydi.

Hızlı Normalleşmeye Dönüş; Ekonomik Gereklilikler ve Çevresel Değişimler (2021'den Günümüze)

Bu çatışma düzeyine rağmen, 2021 sonlarından itibaren iki tarafın hızlı bir normalleşmeye yöneldiğine tanık olduk.

Türkiye'nin şiddetli ekonomik krizi ve acil yabancı yatırım ihtiyacı; AK Parti'nin ülke içindeki popülaritesinin azalması ve ekonomik temelleri güçlendirme zorunluluğu; ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi ve büyük güçlerin doğrudan rolünün azalması sonrası oluşan yeni bölgesel koşullar, bu dönüşümde rol oynayan üç ana faktördü. İki taraf, üst düzey yetkililerin karşılıklı ziyaretleri, kapsamlı ticaret anlaşmasının imzalanması, savunma iş birliğinin başlaması ve yenilenebilir enerji alanındaki anlaşmalarla yeni bir süreç başlattı. Ancak işaret ettiğiniz gibi, bu normalleşme gerekli derinlikten yoksundur ve ilişkiler daha çok çıkarların örtüşmesine dayanmaktadır. Sedat Peker dosyası gibi bazı dosyalar sadece gerilimi önlemek için pasif hale getirilmiş ancak tamamen kapatılmamıştır ve iki ülkenin Afrika'daki rekabeti birçok bölgede askeri biçimden ekonomik ve ticari biçime dönüşmüş olsa da halen devam etmektedir.

BAE Casus Şebekesinin Son Dönemde Yakalanması ve İki Ülke İlişkilerinin Geleceği

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve resmi Anadolu Ajansı, geçtiğimiz günlerde resmi bir açıklamayla BAE adına casusluk yaptıkları gerekçesiyle 3 kişinin yakalandığını duyurdu. Açıklama ve haberde, BAE'nin adı önce doğrudan zikredildi ancak iki saatten kısa bir süre sonra haber düzeltildi ve BAE adının yerine "yabancı bir ülke" ifadesi kullanıldı. Bu model, Ankara'dan Abu Dabi'ye verilen açık bir siyasi mesajdı; geçmişteki bazı olayların modeline benzer şekilde, uyarıda bulunmak ve psikolojik ile itibari baskı oluşturmak için yapılan bir eylemdi. Aynı zamanda, ilişkilerin ekonomik önemi ve Türkiye'nin yabancı sermaye ihtiyacı göz önüne alındığında, iki taraf konunun yönetilebilir bir düzeyde kalmasını ve açık bir krize dönüşmesini engellemeyi tercih etti.

Ekonomi, Döviz Swapı ve "Nakit Karşılığı Güvenlik" Takası

Bu konunun önemini ve süreci daha derinlemesine anlamak için Erdoğan'ın 14 Şubat 2022'deki BAE ziyaretine dikkat etmek gerekir; bu ziyaretten sadece birkaç gün sonra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile BAE arasında 4,9 milyar dolarlık döviz swap anlaşması imzalandı ve kritik koşullarda Türkiye'nin döviz rezervlerini güçlendirdi. Ardından TB-2 İHA'larının satışı ve ilgili teknolojinin bir kısmının transferini içeren önemli askeri anlaşmalar da imzalandı. Bununla birlikte, bu takas; BAE'nin İsrail ile anti-drone teknolojileri ve elektronik harp alanında iş birliği yaptığı bir ortamda gerçekleşti, ancak Türkiye'nin nakit ihtiyacı, vahim ekonomik durum ve AK Parti'nin kırılgan konumu, güvenlik mülahazalarının ikinci plana atılmasına ve "güvenliğin nakit paraya ve AK Parti'nin parti çıkarlarına feda edilmesine" neden oldu.

Sonuç olarak, gelişmelerin bütünü ve iki devletin davranışı; Türklerin BAE'ye yönelik itibar maliyeti oluşturmasına rağmen, casusların yakalanması konusunda iki ülkenin gerilimi kontrol altında tutmaya çalıştığını göstermektedir; ancak gelecekte Türkiye, BAE ile savunma iş birliğinde muhtemelen daha fazla ihtiyatı göz önünde bulunduracaktır. Medya yönetimi tarzı ve iki devletin davranışı, her ne kadar ilişkileri çatışma aşamasından çıkarmış olsa da; ideolojik farklılıkların sürmesi, güvenlik çatışması geçmişi ve açık dosyalar nedeniyle, halen yüzeysel, çıkarların örtüşmesine dayalı ve kısa vadeli maslahatlar temelinde değerlendirilmekte olup sürdürülebilir bir ortaklık için gerekli derinliğe sahip değildir.

Abolfazl Ajalli  - Tesnim Haber Ajansı Türkiye Uzmanı

 
R1729/P
tasnim
tasnim
tasnim
  • Hakkında
  • İletişim
  • En Çok Okunan
  • Arşiv
bizi takip et:
  • RSS
  • Telegram
  • Instagram
  • Twitter

All Content by Tasnim News Agency is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.