Arap-İsrail Paradigmasında Yeni Oyun ve Batının Parmağı


Arap-İsrail Paradigmasında Yeni Oyun ve Batının Parmağı

4 Arap ülkesi BM Hukuk Komitesi Başkanlığı için İsrail'e olumlu oy verdi. Filistinlilerden bir grup ise Suudi Rejim'in bu Arap ülkelerinden bir olduğunu hatta en etkilisi olduğunu ortaya çıkardı.

Tesnim Haber Ajansı - İranlı ünlü analizci Sadullah Zarei Arap ülkelerinin İsrail lehine oy veremleri hakkında kaleme aldığı yazısında şu açıklamalarda bulundu: Dany Danoon'un BM Hukuk Komitesi başkanlığına seçilmesi çok da ilginç değildi, sanki ne İsrail'i Avrupa coğrafyasının bir parçası olarak gören Avrupa ilginç bir iş yaptı ve ne de böyle bir olay BM çatısı altında yaşandı, ilginç doğrusu. Siyonist Rejim'in hayallerin gerçeğe dönüşmesindeki yükü her zaman uluslararası camianın omzuna ve oradan da BM'ye aktarılmıştır. Eğer emniyet komitesinin kararı olmasaydı, Siyonist Rejim hukuk yolunu takip edemezdi.

Öte yandan bir kaç gün önce BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon çok açık bir şekilde; Arabistan'dan, Yemen'deki toplu çocuk katliamında Suudilerin rolü olduğunu ilan etmemek için para aldıklarını ilan ederek bunun açıklamasında ise şunları söylemişti; eğer Arabistan'ın yardım teklifinin reddedersek daha çok çocuk zarar görecektir! Bu olayda ilginç olan şudur; bazı Arap ülkeleri Siyonist Rejim'in bu komiteye başkanlık etmesi için olumlu oy kullandı!

BM Hukuk Komitesi'nin pek bir değeri yoktur, BM'nin kendisinin de gerçek bir değerinin ve saygınlığının olmadığı gibi ve Tel Aviv'in bu komiteye başkanlık etmesi de buna bir şey eklemeyecek veya bundan bir şey eksiltmeyecektir. İsrail'in sorunuda hiç bir zaman hükumetin onunla muhalif olması olmadı. Siyonist Rejim'in sorunu, Siyonist Rejim'in özüne karşı olan Filistin halkı ve diğer ülkelerin halklarıdır ve bu milletlerin yargı anlayışı meydanda ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte gaspçı rejim şu an ciddi bir tehditle karşı karşıyadır. Öyle ki daha bir kaç gün önce,  İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dore Gold, Herzliya toplantısında İsrail karşıtı tehditlerin ciddi olduğuna işaret etti ve Siyonist Rejim Ordusu İstihbarat Başkanı Herzi Halevi de İran, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihat'ın adını sıralayarak İsrail aleyhine emniyet tehdidinin ilerlediği haberini verdi.

Ancak Batılıların Siyonist Rejim lehine yaklaşık 100 oyun verilmesi ve bu rejimin Hukuk Komitesi başkanlığına seçilmesi çabaları, İsrail'in dünyada seviyesinin düştüğünün çok güzel bir göstergesidir aslında 4 bilinen ülke; Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya perde arkasında bu oyları düzenlemiş ve yönlendirmişlerdir. Tel Aviv'in hukuki düşüşü Avrupa ülkeleri arasında dahi anlaşılmıştır öyle ki kamuoyunun nezdinde Tel Aviv çok kötü görülmektedir. Batı Siyonist Rejim'e özel bir yardımda bulunmak amacıyla, önce iç müzakerelerde İsrail'i Avrupa'nın bir parçası olarak ilan etti! ve daha sonra hukuk komitesine başkanlık ederek komiteden faydalanabilmesi için bu rejime oylama yaptılar. Bu adım komik olmanın dışında, "ciddi bir sorunun varlığı" olarak anlaşılmalıdır.

Öyle ki eğer Herzliya konferansında gündeme gelen konular arasında nispeten daha önemli bir konu arayacak olursak, Siyonist Rejim'in ciddi bir bunalım içinde olduğunu görürüz.  İran iç güvenlik sorumlusu Gilad Erdan konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: İran şu anki gücünde İsrail aleyhine tehditlerini korumaktadır ve bu nedenle de İsrailli bir yetkili bu rejimin hukuk komitesi başkanlığına seçilmesinin ardından şunları söyledi; hukuki destekle kendi dış siyasetimizi daha iyi yürüteceğiz.

Burada başka önemli bir nokta; hukuk komitesinin İsrail'e teslim edilmesi konusudur. Şu anki zaman öyle bir zamandır ki 5 yıllık olayların ardından, bölgede yavaş yavaş tekfirci terörizm üstünlük sağlamaktadır, terörizmin üstünlük sağlanması ile Batı ve birçok Arap ülkesini destek durumu İsrail Rejim'in konumunu sarsmaktadır. Çünkü Suriye'deki savaş şu an son aşamaya doğru gitmektedir ve Hizbullah ile İran Suriye'de, Suriye halkına bu sıkıntılı savaş dayatılmadan önceki zamana oranla çok daha iyi bir konum elde etmişlerdir. Hizbullah'ın Golan Tepelerindeki varlığı İsrail için çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle bu süreç boyunca İsrailliler defalarca Hizbullah'ın varlığı bahanesiyle ya da Hizbullah için hassas füzeler transfer edildiği bahanesiyle Şam'dan Golan Tepelerine kadar olan bölümü bombalamıştır. Batı bu rejimin başkanlığı ile bu yoldan bazı Arap ülkelerinin İsrail'in yaptıkları ile hukuki mücadele etmesine bağlamış ve İsrail'in kararları için ortamı hazır hale getirmiştir.

Avrupalılar tarafından yapılan bu hukuki tedarikle aynı zamanda son derece aşırıcı bir parti lideri - İsrail Bitna - İsrail Savunma Bakanlığına seçildi ve bu kişi ilk iş olarak işgal altındaki işgal altındaki Filistin ile Lübnan sınırlarını kontrol etti. Elbette Seyyid Hasan Nasrallah'ın dediği gibi, İsrail ciddi bir saldırı yapacak şartlara sahip değildir ancak her halükarda daha önce Dışişleri Bakanlığı’nda olan Avidgor Liberman'ın Savunma Bakanlığı’na seçilmesi de anlamsız değildir. Liberman'ın Lübnan sınırında bulunması, İsrail'in Yalon dönemindeki askeri siyasetten memnun olmadığının çok iyi bir göstergesidir ve geminin değişmesi siyasetin de değişeceği anlamına gelir. Nasrallah'ın bu değişime tepkisi Lübnan ile Siyonist Rejim arasında savaş seçeneğinin kuvvetlendiğini göstermektedir. Herkes, Nasrallah'ın çok hesaplı konuştuğunu ve ortada bir şey yokken İsrail'i, bu rejim için sonucunun varlık olan bu savaşla tehdit etmeyeceğini bilmektedir.

O halde şunu söyleyebiliriz ki Emniyet komitesi ve BM genel kurulu yöneticileri Dany Danon'u seçerek hukuk komitesinin başkanlığına savaş sembolü verdi ve İsrail tarafından yapılacak yeni bir tecavüzün gaz sesini yükselttiler. İsrail bu noktaya, Siyonist Rejim'in şehir kurma ve Beytul Mukaddes'i Yahudileştirme siyaseti devam ederken, aynı BM yaptığı açıklamalar ve yayınladığı bildirilerle bu yapılanları kınadığı zaman ulaşmıştır? Aslında Avrupa ülkeleri ve Amerika tekfirci tehdidinin bir nebze de olsa azalmasının ardından en katliamcı rejimi çatışmalarda yeni bir sahneye taşımak amacıyla şişirdiler!

Ancak Arap ülkelerinin bu konudaki davranışları çok düşündürücüdür. El-Kuds-ul Arabi gazetesi iki gün önce ülkelerin isimlerine işaret etmeksizin şunu yazdı: 4 Arap ülkesi, İsrail'e hukuk komitesi başkanlığı için olumlu oy verdi. Ancak bir grup Filistinli, Suudi Rejim'in bu 4 ülke arasında olduğunu hatta bunlardan en etkilisi olduğunu açıkladı. Filistinli gazeteci Halit El-Ceyusi, Suudi haber ajanslarının İsrail halkına, bir Filistinli tarafından Tel Aviv'de bulunan bir ticaret merkezine yapılan saldırıda ölen bir grup Yahudi dolayısıyla başsağlığı dilemesi haberlerine değinerek, "Sizler İsrail ile ilişkiyi Filistinlileri savunmaya tercih ediyorsunuz ve yine sizlere sadece şunu söylüyoruz; uzak durun bizden sizler bizim vekilimiz değilsiniz ve bizler sizden izin almayız."

Bu konunun yanında, bizler Mısır ile Siyonist Rejim arasında derin güvenlik işbirliğine şahit olmaktayız. Sina'da teröristlerin bulunması, İsrail ile Mısır arasında anlaşma yapılması ve Sina çölüne İsrail emniyet ve ordu güçlerinin akın etmesi için çok güzel bir bahanedir. İsrail sessizce Sina'ya geri döndü, Camp David anlaşması İsrail aleyhine ihlal edilmiştir ve perde arkasında Mısır, Arabistan ve İsrail arasında, bizim şartlarımızda yeni bir İsrail-Arap paradigması oluşturabilmek için yeni bir anlaşma yapılmaktadır. Mısır için iki stratejik adayı -Tiran ve Senafir - kaybetmeye mal olan Arabistan ve Mısır arasındaki ilişkinin yeniden yapılandırılması İsrail ile Arabistan arasındaki emniyetin önemli bir göstergesidir çünkü bu rejim iki ada konusunda iddiada bulunabilirdi. Arabistan gibi rejimler İsrail'in hukuk komitesine girmesine oy verdiği zaman, bunun yanında İsrail Tiran ve Senafir adalarının bırakılmasına sessiz kalmaktadır ve diğer taraftan İsrail ve Mısır arasındaki güvenlik işbirliğinin ciddi anlamda gelişmesine şahit olmaktayız. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; bölge ve özellikle de direniş cephesi aleyhine ilginç bir komplo düzenlenmektedir.  Eğer,  Rakka'nın Kuzeyine Kürtler adıyla yapılan ancak gerçekte Amerika tarafından yapılan operasyonlara dikkat edecek olursak, alanda yapılan bir göz boyamayla karşılaşırız. İlginçtir ki iki gün önce John Kerry bir mektup bulunduğunu belirterek, tıpkı Wall Street Journal'ın da yazdığı gibi şunları söyledi: Mektupta Dışişleri Bakanlığından onlarca diplomat, Amerikan ordusundan Suriye aleyhine doğrudan ağır bir savaşa girmesini istemişlerdir.

Şahitlerin ve konuşulanların Amerika'nın bölgedeki savaşta daha çok karışacağını söylemek mümkün değildir ancak şunu söyleyebiliriz ki bölge şu an kırılgan bir yapıya sahiptir ve bu bizim sahip olduğumuz şartları korumamız ve elimizde olan fırsatları artırmamız konusunda uyanıklığımızı artırmalıdır.

En Çok Okunan Röportaj Haberler
En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler