Laik Kesimden Erdoğan’a Karşı Seçim Hamlesi

Tasnim Haber Ajansı- Türkiye'de ekonomik kriz büyürken, ülkenin seçim rekabeti, siyasi gerilim ve kutuplaşma havasına girdiği apaçık ortadadır. Bir yandan enflasyon, işsizlik ve döviz krizi konuşulurken diğer yandan da muhalefet ortaya çıkan sorunlardan Erdoğan hükümetini suçluyor ve erken seçim çağrısı yapıyor.
Türk medyasında yer alan haberlere ve sosyal medyada Türk kullanıcıların paylaşımlarına bakıldığında, Erdoğan karşıtı siyasetçilerin neredeyse hiçbirinin susmadığı ve hükümeti hedef aldığı görülüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal ve yardımcıları ile destekçileri, Erdoğan ve Bahçeli’nin veda zamanı geldiğini ve Türkiye'deki iktidarın demokratik şekilde devredilmesi gerektiğini sık sık konuşuyor.
Laik Kesimden Muhafazakârlara Birlik Çağrısı 
Son günlerde KARAR TV'ye konuk olan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Hepimiz el ele vermeli ülkenin Erdoğan ve AK Parti tarafından daha fazla yok edilmesine izin vermemeliyiz.
Bizim muhafazakâr dünyayla helalleşmemiz lazım, eksiğimiz var, oturup konuşmadık, derdinizi dinlemedik, Ankara'da oturduk durduk. Şimdi bu yıkılıyor ama karşılıklı güven de oluşmaya başladı. Ama belli bir zaman dilimine ihtiyaç var. Sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapma politikası izledik.
Ortak bir hedefe ulaşmak için hepimiz aynı yolda yürümeliyiz.” ifadelerini kullandı.
Ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu’nun sözleri, Türkiye'deki milyonlarca muhafazakâr ve dindar ailenin Kemalistler ve laiklerin iktidar dönemine dair acı hatıralara sahip olduğu gerçeğini yansıtıyor.
Aslında muhafazakâr kesimin AK Parti’ye ilgi duymasının nedenlerinden biri de bu konudur. Dolayısıyla muhafazakâr kesimle barışma ve yakınlaşma çabaları Atatürk'ün kurduğu parti CHP için bir strateji haline gelmiştir. Bu parti böyle bir yaklaşımla Erdoğan'ın destekçilerinin önemli bir bölümünü kazanabilir.
Kim Cumhurbaşkanı Olacak?
Son aylarda, siyasi rekabet ile Türkiye'nin gelecekteki liderinin belirlenmesi konusunda çok sayıda anket yapıldı ve halk oylamalarının çoğunda olası bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı en yüksek oy oranına ulaşan siyasetçi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş oldu.
2019 Türkiye yerel seçimlerinde CHP lideri Kılıçdaroğlu, zekice bir taktik kullanarak Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Tunç Soyer’i başkanlık koltuğuna oturtarak Erdoğan ile destekçilerini ağır bir yenilgiye uğratmayı başardı.
Siyaset kulislerinde CHP ile İYİ Parti liderlerinin 2023 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine aday olarak göstereceği ismin bahsi geçen 3 siyasetçiden biri ve en başta İmamoğlu olduğu söyleniyor.
Ancak şöyle senaryolar da var;
1* Muhalefet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden parlamenter sisteme dönüş istiyor. Yeni düzende Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı ve Meral Akşener de başbakan olarak seçilecek. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi siyasetçiler de önemli yönetici pozisyonlarda yer alacak. (İlk aşamada cumhurbaşkanı yardımcısının yetkileri başbakanın yetkilerine eşit olacak ve sonraki aşamada referandum yapılarak unvanlar değiştirilecek.
2* Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş belediye başkanlığı görevinde kalacak, çünkü İstanbul ve Ankara’daki belediye meclisinde AK Parti çoğunluğu elde etmiştir ve bu iki isim koltuğunu bırakırsa yerine Erdoğan'ın yandaşlarından biri geçer ve bu önemli bir kalenin kaybedilmesi anlamına gelir.
AK Parti'nin Medya Gücünün Etkisi Azalıyor 
19 yıl önce iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi, gece gündüz demeden hükümetin faaliyetlerini destekleyen dev bir propaganda medyasına sahip. Ancak nesnel kanıtlar, AK Partinin medya gücünün muhalefetin  çabaları karşısında başarısız olduğunu gösteriyor.
Zaten son yıllarda, hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde hem de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü kısıtlanmış ve en büyük medya kuruluşları AK Partililer tarafından satın alınmıştı.
Bunun bir örneği ise "Türk medyasının en büyük grubu" olma özelliğini taşıyan Doğan Medya'nın, Erdoğan'a yakın varlıklı ailelerden Demir Ören tarafından yaklaşık 1 milyar dolara satın alınmasıdır.
Muhaliflere ait medya kuruluşlarının sayısı oldukça sınırlı olan Türkiye'de Cumhuriyet ve Sözcü gazetesi hâlâ Erdoğan'ın muhalifleri için en önemli platformdur.
Yurtdışı gezilerinde bir sürü yandaş gazeteciyi beraberinde götüren Erdoğan artık muhalif gazetecileri uçağına almamaya alışmış. Şu anda AK Parti'nin dev medya organı zayıflamış durumda. Bunun nedenleri şunlardır;
Birincisi, benzer konuları ele alan AK Parti yanlısı medya kuruluşlarının içerikleri ve analizlerinde çeşitliliğe yer verilmemektedir.
İkincisi, hükümet yanlısı medyada ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik, halkın sorunlarına dair hiçbir iz yok ve tarihi zaferler elde etmiş güçlü, azimli ve kararlı bir hükümet anlatılır.
Bahsedilen iki nedenden ötürü muhalefetin kullandığı düşük maliyetli internet TV ve sosyal medya ağları gibi araçlar, milyar dolarlık AK Parti medyasından çok daha üstün bir işleve sahipler.
Unutmayalım ki, muhafazakâr ailelerin oyları, siyasi denge ve rekabetin sonucunun belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, Erdoğan'ın muhalifleri bu ailelerin üçte birinin oylarını alabilirlerse, Erdoğan ve Bahçeli'nin iktidardan düşürülmesi mümkündür ve gelecekteki Türk hükümeti, laik ve muhafazakârları tek bir çatı altında bir araya getirebilecek çok çeşitli koalisyon partileri kurabilir.