Arakçi: UAEK'la İşbirliği Yöntemimizi Gözden Geçirmeliyiz
- İran haber
- 17 Aralık, 2025 - 10:58
Tesnim Haber Ajansı - İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Arakçi, El Cezire ile yaptığı söyleşide UAEK’la ilişkiler hakkında, “İran’da birçok kişi, UAEK denetimleri ve UAEK’nın İran’ın nükleer tesislerinden bilgi toplamasının, çok değerli bilgilerin İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’ne aktarılmasına yol açtığını ve bunun da İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılara neden olduğunu düşünüyor. Bu kişiler, söz konusu bilgilerin aktarılması nedeniyle UAEK müfettişlerini sorumlu tutuyor. Askerî operasyonlarımızın ardından, zorunlu olarak UAEK’la işbirliğimizi durdurduk.” açıklamada bulundu.
Arakçi, “Kahire Mutabakatı artık gerekli etkinliğe sahip değil. UAEK’la işbirliği yöntemimizi yeniden gözden geçirmeliyiz ve bu, gerçekleşecek bir husustur.” diye vurguladı.
Söz konusu mülakatın tam metni aşağıdaki şekildedir:
Biz de İsrail rejiminin yeniden bir saldırıya girişebileceğine dair söylemleri sıkça duyuyoruz. Burada iki noktaya değinmem gerekir: Birincisi, psikolojik savaş gerçek savaşın bir parçasıdır ve şu anda onların ağırlıklı olarak psikolojik savaş üzerinde çalıştıkları görülmektedir. Ülkede bir korku ve gerginlik oluşturmak istiyorlar; bu da İran’a karşı yürütmek istedikleri daha kapsamlı savaşın bir parçasıdır.
Halkımız bu psikolojik savaşa alışkındır. Yıllardır Amerikalılar ve İsrailliler bu tür tehditlerde bulunuyor. Uzun yıllar boyunca ABD sürekli olarak “tüm seçenekler masada” diyordu; askerî seçenek de masadaydı. Dolayısıyla asıl amaç toplumda gerginlik ve korku yaratmaktı; bugün de yapılan budur.
ABD ve İsrail, 12 Günlük Savaşın Başarısız Bir Deneyim Olduğunu Biliyor
Bu, savaş ihtimalini göz ardı ettiğimiz anlamına gelmez. Evet, savaş ihtimali her zaman vardı ve şu anda da vardır. Ancak hem Amerikalılar hem de İsrail rejimi, geçmişte yaşanan 12 günlük savaşın başarısız bir deneyim olduğunu biliyor. Yani fiilen hedeflerine ulaşamadılar. Bir deneyimi kaç kez tekrarlarsanız tekrarlayın, sonuç aynı olur.
Silahlı kuvvetlerimiz ve halkımız her koşulda ülkeyi savunmaya tamamen hazırdır. Bu, bizim savaşı istediğimiz anlamına gelmez. Biz kesinlikle meselelerin diplomasi yoluyla çözülmesinden yanayız. New York’ta yapmaya çalıştığım da buydu; diplomasi için bir fırsat oluşturmak istedik. Ancak Avrupa ülkeleri ve ABD, snapback meselesinde kararlarını vermiş ve aşırı taleplerde bulunmuşlardı.
Bizim için diplomasi önceliklidir; ancak diğer tüm ihtimallere karşı da hazırız. Önceki savaşta gösterdiğimiz gibi, ülkemizi tam hazırlıkla savunuruz.
Her ihtimali değerlendiriyoruz. Güvenlik güçlerimiz kendi değerlendirmelerini yapıyor ve bunları ülke yetkililerine iletiyor. Bu değerlendirmelere dayanarak her koşula hazırız. Ancak kanaatimce, başarısız bir deneyimin tekrar edilmesi, bir miktar akılcılık varsa, gerçekleşmemelidir.
Elbette, hiçbir suçu işlemekten geri durmayan düşmanlarla karşı karşıyayız. Gazze’de tüm dünyanın gözü önünde yaşananlar, suçlarında hiçbir sınır tanımayan aktörlerle karşı karşıya olduğumuzu gösterdi. Bu nedenle tam hazırlık içindeyiz; aynı zamanda diplomasiye giden yolları hiçbir zaman kapatmadık. Diplomasi için zemin vardır; fakat her duruma da hazırız.
Daha önce ABD ve İsrail karşısında nasıl durduysak, yine aynı şekilde dururuz. Daha önce en büyük bombardıman uçaklarını sahaya sürdüler, en gelişmiş savaş uçaklarını havalandırdılar ve en güçlü bombalarını kullanarak yeraltı tesislerine saldırdılar; ancak bir sonuç elde edemediler. Sorun tam da buradadır.
İran’ın Nükleer Meselesinin Askerî Bir Çözümü Yoktur
İran’ın nükleer meselesinin askerî bir çözümü yoktur. Binaları yıkabilir, ekipmanlara zarar verebilirsiniz; ancak teknolojiyi bombalar ve askerî saldırılar yoluyla ortadan kaldıramazsınız. Bilgiyi bombalarla insanların zihinlerinden silemezsiniz. Hatta bazı bilim insanlarını suikastla ortadan kaldırsanız bile, teknolojiyi sürdürecek başka kişiler mutlaka olacaktır. Bunların da ötesinde, bir milletin iradesi bombardımanla yok edilemez.
Dolayısıyla askerî saldırılar ne kadar büyük olursa olsun ve ne kadar büyük bir güç tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, sorunu sahada çözemez. Bu, denenmiş bir tecrübedir. Yıllar boyunca askerî saldırı tehdidinde bulundular ve bunu fiilen de hayata geçirdiler; ancak istedikleri sonucu elde edemediler.
Askeri saldırılardan önce de uzun yıllar boyunca İran halkına yaptırımlar uygulandı ve hiçbir sorun çözülemedi. Mevcut meselelerin çözümü için müzakereye dayalı ve diplomatik bir çözümden başka hiçbir yol yoktur. Nihayetinde gelmek zorunda kalacakları yol da budur.
Nükleer tesislerimiz hava saldırıları sonucunda ciddi zarar görmüştür; bu tesislerdeki pek çok ekipmanımız imha edilmiştir. Bu tamamen doğrudur. Ancak bilgi ve teknoloji ortadan kalkmamıştır. İran halkının iradesi yok edilmemiştir. Dini Lider’in ifade ettiği husus son derece doğrudur: İran’ın nükleer teknolojisi ithal bir teknoloji değildir ki bombardımanla yok edildiğinde elimiz boş kalsın; aksine bunlar İranlı bilim insanlarının bilgi birikiminin ürünüdür ve yeniden üretilebilir. Bu nedenle İran’ın nükleer programı ortadan kaldırılmamıştır. Evet, Amerika Birleşik Devletleri nükleer tesislere yönelik saldırıda başarı sağlamış ve tesislerimiz ciddi zarar görmüştür; ancak program sona ermemiştir.
Bizimle ABD Arasında Bir Savaş Çıkarsa, Kendi Üslerine Yönelik Saldırıları Beklemelidirler
Biz Katar’a saldırmadık; Katar’daki Amerikan üssünü hedef aldık. Eğer bizimle ABD arasında bir savaş çıkarsa ve ABD nükleer tesislerimize saldırırsa, mutlaka bizim de ABD’nin askerî üslerine saldırmamızı beklemelidir. Bu üslerin nerede bulunduğu fark etmez. Biz komşu ülkelerimizle tam bir dostluk içinde yaşıyoruz ve Katar ya da bölgedeki diğer ülkelerle hiçbir sorunumuz yoktur. Ancak ne yazık ki ABD’nin askerî üsleri bazı ülkelerin topraklarında bulunmaktadır. Dolayısıyla savaşımız ABD ile olacaktır ve hedefimiz Amerikan üsleri olacaktır.
Elbette bunun gerçekleşmemesini temenni ediyorum. Geçen sefer de Amerikalılar kısa sürede bu savaşın sona ermesi gerektiğini anladılar. Ancak son 20 yılda nükleer müzakerelerde yer almış, nükleer müzakereleri yürütmüş ve uygulamış biri olarak, bugün İran Dışişleri Bakanı sıfatıyla şunu söylüyorum: Barışçıl bir çözüm tamamen ulaşılabilirdir. Bunun şartı, her iki tarafın da birbirinin haklarına saygı göstermesi ve karşılıklı çıkarlara dayalı bir anlaşmaya varma iradesine sahip olmasıdır. Eğer bir taraf İran halkının haklarını görmezden gelmek isterse, doğal olarak bir anlaşmaya varmamız mümkün olmayacaktır.
Arakçi’den Trump’a Tavsiye
İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi, Donald Trump’a yönelik olarak, “Önerim ve tavsiyem, diplomasiye geri dönmeleri ve benim kanaatime göre ulaşılabilir olan, müzakereye dayalı bir çözüm yolu bulmalarıdır.” dedi.
Arakçi, İran’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne ait Katar’daki üsse saldırısının ardından, Fars Körfezi İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının Doha’ya giderek Katar’la dayanışma amacıyla bir bildiri hazırladıklarını belirtti. Bu süreçte Konsey’e üye altı ülkenin dışişleri bakanını telefonla aradığını ifade eden Arakçi, kendilerine, “Lütfen benim adımı da o bildirinin altına yazın; İran da Katar’la dayanışma içindedir.” dediğini aktardı.
Arakçi, İran’ın Katar ile hiçbir sorunu olmadığını vurgulayarak, “Saldırımız Katar’a yönelik değildi; hedef, ne yazık ki Katar’da bulunan Amerikan üssüydü.” ifadelerini kullandı.
İran’ın ABD’yi hiçbir zaman dürüst bir müzakereci olarak görmediğini dile getiren Arakçi, “ABD hiçbir konuda samimi olmamıştır ve kanaatimce kimse ABD’ye güvenemez. Ancak bu durum, diplomasiyi denememeniz gerektiği anlamına gelmez. Bir önceki turda da ABD ile tam bir güvensizlik içinde müzakere ettik. Fakat bir gerçek var ki, ABD ile her türlü müzakereye duyduğumuz güveni zamanla kaybettik.” dedi.
Arakçi, ABD ile müzakereye güvenin bulunmadığını belirterek, İran’ın dini liderinin yakın zamanda kullandığı ifadeye atıfla, “ABD ile müzakere mutlak bir çıkmazdır.” değerlendirmesini hatırlattı.
Buna rağmen İran İslam Cumhuriyeti’nin diplomasiye ve barışçıl çözümlere inanan bir ülke olarak her zaman müzakereye hazır olduğunu vurgulayan Arakçi, “Diplomasinin bayrağı daima bizim elimizdedir. Karşı tarafların eşit bir konumdan, karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde müzakereye hazır olduklarını hissettiğimiz her durumda, İran İslam Cumhuriyeti bu çağrıya olumlu yanıt verecektir.” ifadelerini kullandı.
Üç Avrupa Ülkesinin Adımı Diplomasiye Darbe Oldu
Benim kastettiğim, üç Avrupa ülkesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde attığı ve Güvenlik Konseyi ile Birleşmiş Milletler yaptırımlarını geri getirmeye yönelik girişimdir. Kanaatime göre bu, diplomasiye vurulmuş bir darbedir; zira temel sorunu çözmemiş, aksine onu daha da zor ve karmaşık hâle getirmiştir. Ben her zaman bir karşılaştırma yaptım: Nasıl ki Amerika Birleşik Devletleri’nin askerî saldırısı sorunu çözmedi ve bilakis daha da ağırlaştırdıysa, Güvenlik Konseyi’ndeki son adım da dâhil olmak üzere daha fazla yaptırımın etkisi de aynıdır; sorunu çözmez, onu daha zor ve karmaşık kılar.
Gerçek şu ki, üç Avrupa ülkesi attıkları bu adımla fiilen diplomasinin yolunu daha da zorlaştırdı ve dediğim gibi diplomasiye bir darbe indirdi. Bunun kolaylıkla telafi edilebileceğini sanmıyorum.
Sizin de belirttiğiniz gibi, İran’da birçok kişi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu denetimleri ve UAEK’nın İran’ın nükleer tesislerinden bilgi toplamasının, çok değerli bilgilerin İsrail ve ABD’ye aktarılmasına yol açtığını ve bunun da İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılara neden olduğunu düşünüyor. Bu nedenle UAEK müfettişlerini söz konusu bilgilerin aktarılmasından sorumlu tutuyorlar. Askerî operasyonun ardından, yeni bir modaliteye, işbirliği için yeni bir çerçeveye ulaşıncaya kadar UAEK’la işbirliğimizi zorunlu olarak durdurduk. Neden? Çünkü nükleer tesislere saldırı tamamen emsalsiz bir eylemdi ve bombalanmış bir nükleer tesisin nasıl denetlenmesi gerektiğine dair herhangi bir protokol mevcut değildi.
Ben ve UAEK Başkanı Rafael Grossi bu konuyu görüştük ve birlikte yeni bir çerçeve tasarlama konusunda mutabık kaldık. İran ile UAEK arasında müzakereler yürütüldü ve nihayetinde bu çerçeve hazırlandı; Kahire’de Sayın Grossi ile benim aramda imzalandı. Bu, İran’ın UAEK’la etkileşime hazır olduğunun ve diplomatik yollar üzerinde ilerlemeye devam ettiğinin bir iyi niyet göstergesiydi. Ne var ki bu adım tamamen görmezden gelindi ve Avrupa ülkeleri ile ABD, Güvenlik Konseyi’nde snapback mekanizmasını işleterek geçmiş kararları geri getirdi.
Kahire Mutabakatı artık gerekli etkinliğe sahip değildir. UAEK’la işbirliği yöntemimizi gözden geçirmemiz gerekiyor ve bu, gerçekleşecek bir husustur.