Atvan: Suriye’deki Kaosun Etkisi Er ya da Geç Türkiye’ye Ulaşacaktır

Tesnim Haber Ajansı - Arap dünyasının tanınmış yazarı ve Ra’y el-Yevm internet sitesinin genel yayın yönetmeni Abdülbari Atvan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin son değerlendirmesinde şunları yazdı: “Son iki gün içinde Halep’te meydana gelen ve dört kişinin hayatını kaybetmesine, yaklaşık yirmi kişinin yaralanmasına yol açan silahlı çatışmalar geçici olarak durmuş olabilir ve şehir mahallelerine temkinli bir şekilde hayat geri dönmüş olabilir; ancak bu durum yalnızca yüzeysel bir sükûnettir. Zira bana göre asıl çatışma, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yeni Suriye ordusu arasında değil, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin iki ana ortağı olan ABD ile Türkiye arasında yaşanmaktadır.”

Atvan, çatışmaların başlamasıyla eş zamanlı olarak üst düzey bir Türk heyetinin Halep’e giriş yaptığını ve bu heyetin üç önemli isimden oluştuğunu ifade etti: Dışişleri Bakanı ve Türkiye’nin eski istihbarat başkanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı ve Erdoğan’ın eski başdanışmanı İbrahim Kalın. Atvan, “Bu eşzamanlılık, Halep’in taşıdığı yüksek önemi ve Türkiye’nin bölgesel planlarını göstermektedir.” ifadelerini kullandı.

Mevcut çelişkiye dikkat çeken Atvan, “Halep’te çatışan iki taraf da ABD’nin askeri, mali ve siyasi desteğinden yararlanırken, tüm denklemlerde rol oynamaya çalışan Türkiye, ABD’nin güçlü bir müttefiki ve NATO’nun kurucu üyesidir. Ayrıca Trump, Erdoğan’ı defalarca yakın dostu olarak nitelemiştir” dedi. Atvan şu soruyu yöneltti: “Washington neden Kürt müttefikine Halep’te Suriye güçlerine saldırı başlatma talimatı verdi ve geçici Suriye cumhurbaşkanını zor bir duruma soktu?” Ardından şu yanıtı verdi: “Cevap açıktır: Suriye’deki asıl sabotaj unsuru İsrail’dir.”

Atvan’a göre İsrail, Kürt özerk yönetimiyle gizli bir koordinasyon içinde Türkiye’yi Suriye rejimini değiştirme komplosuna dâhil etmiş ve Trump yönetimini, direniş eksenini zayıflatmak ve Suriye’yi parçalamak için bir araç olarak kullanmaktadır. Atvan, “SDG güçleri, Mart ayında imzalanan ve yeni Suriye ordusuna entegrasyonu öngören anlaşmayı, ABD’nin yeşil ışığı olmadan ihlal edemez.” diye yazdı.

Atvan ayrıca Hakan Fidan’ın şu sözlerine atıfta bulundu: “Türkiye’nin stratejik hedefi, Kürt Halk Savunma Birlikleri’nin varlığına son vermektir. SDG’nin iki seçeneği vardır: barışçıl bir şekilde dağılmak ya da askeri olarak yok edilmek.” Atvan’a göre, “SDG bu iki seçeneğin hiçbirini kabul etmeyecek ve manevra yaparak zaman kazanmaya çalışacaktır.”

Atvan, “Bu Türk stratejisi hâlen yürürlüktedir ve özellikle Ahmed eş-Şera’nın ABD ve Körfez’deki müttefiklerine yaklaşmasının ardından daha da güçlenmiştir; bu durum, eş-Şera’nın Washington ziyareti ve Trump tarafından karşılanmasında açıkça görülmüştür” ifadelerini kullandı.

Atvan, analizinin sonunda şu vurguyu yaptı: “Suriye’deki mevcut kaos ve istikrarsızlık durumu, er ya da geç etkisini Türkiye’nin derinliklerine taşıyacaktır. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı kapsayan yeni siyasi-askeri ittifak, bu sürecin ilk işaretidir. Suriye’de mevcut durumun sürdürülmesi için tanınan fırsat sınırlıdır ve Arap ve İslami düzeyde ulusal bir değişim yaklaşmaktadır.”