Türkiye Parlamentosu Üyesi: İran’a Yönelik Yaptırımlar Gayrimeşru ve İslam Ümmetine Zarar Vericidir

Tesnim Haber Ajansı- Türkiye Parlamentosu üyesi ve Saadet Partisi mensubu Şerefüddin Kılıç, Dünya Kadimun Meclisi tarafından düzenlenen beşinci uluslararası “İslami İran; Siyonist Rejimle Yüzleşmede İslami İzzet Cephesi” başlıklı webinarda yaptığı konuşmada, Türkiye-İran ilişkilerinin stratejik konumuna dikkat çekerek, bu ilişkinin salt diplomatik bir konu olmanın ötesinde; bölgesel istikrarın, güvenliğin ve varoluşun bir parçası ve İslam ümmetinin dayanışmasının sembolü olduğunu ifade etti.

Türkiye ve İran’ın ortak bir kaderi paylaşan iki ülke olduğunu belirten Kılıç, “Birbirimizi doğru ve karşılıklı şekilde anlamak temel hedefimiz olmalıdır. Bu coğrafyada söylenen her söz ve atılan her adım yalnızca bugünü değil, bölgenin geleceğini ve gelecek nesilleri de şekillendirmektedir.” dedi.

Kılıç, iki ülke arasındaki ilişkilerin geçici gerilimlerden, kısa vadeli siyasi hesaplardan veya üçüncü tarafların baskılarından etkilenmemesi gerektiğini vurgulayarak, bu ilişkilerin tarihsel tecrübe ve jeopolitik gerçekler temelinde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Saadet Partisi üyesi Kılıç, İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar ve baskılara işaret ederek, “Yaptırımlar ve kuşatmalar ne hukuki ne ahlaki ne de insani açıdan herhangi bir meşruiyete sahiptir. Bu politikalar itaate zorlamak için kullanılan baskı araçlarıdır ve yalnızca halkları ile bölgesel istikrarı hedef almaktadır.” ifadelerini kullandı.

Kılıç, bir Müslüman ülkeye yönelik baskılar karşısında sessiz kalınmasının, gelecekte diğer Müslüman ülkelere benzer baskıların uygulanmasının önünü açacağını belirterek, uluslararası toplumun ve ülkelerin ilkeli tutumlarını korumaları gerektiğini söyledi.

Konuşmasının devamında Filistin meselesine değinen Kılıç, İran’ın Filistin direnişine verdiği fiilî desteği takdir ederek, “Bu destekler yalnızca siyasi bir tutumla sınırlı kalmamalı, İslam ümmetinin birliğine zemin hazırlamalıdır. Filistin pazarlık konusu değildir ve onu İslam dünyasının gündeminin merkezinde tutmak tarihî ve dinî bir sorumluluktur.” dedi.

Kılıç ayrıca Filistin’e destek verilirken diğer Müslüman halkların hassasiyetlerine riayet edilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu hassasiyetlerin göz ardı edilmesinin birlik yerine ayrışmaya yol açacağını ifade etti.
Türkiye-İran ilişkilerinin tarihsel geçmişine değinen Kılıç, “Bu ilişkiler zaman zaman bazı anlaşmazlıklar ya da dış baskıların gölgesinde kalmış olsa da güçlü bir komşuluk geleneği, karşılıklı saygı ve bölgesel iş birliği anlayışı bugüne kadar bu eksenin tamamen kopmasını engellemiştir. Sabit sınırlar, kriz dönemlerinde diplomatik diyaloglar, ticari iş birlikleri ve halklar arasındaki kültürel yakınlık bu ilişkinin temelini oluşturmuştur.” değerlendirmesinde bulundu.

Kılıç, “Tarihsel tecrübe göstermiştir ki Türkiye ve İran yan yana durduklarında daha güçlü, daha etkili ve daha saygın bir şekilde hareket etmektedir. Bu akılcılıktan uzaklaşmak ve üçüncü tarafların senaryolarını kabul etmek, yalnızca her iki ülkeye zarar verir ve bölgesel istikrarı zayıflatır.” dedi.

Konuşmasının sonunda Türkiye ve İran’ın bölgede istikrarı, dengeyi ve işbirliğini savunmaları gerektiğini vurgulayan Kılıç, “Gerilimler, güç gösterileri ve mezhepsel ayrılıklar İslam ümmetine hiçbir fayda sağlamadığı gibi onu daha da kırılgan hâle getirmektedir. Bölgesel istikrar ve güvenliğin korunmasının tek yolu; diyalog, iş birliği, adalet ve ülkeler arasındaki dayanışmadır.” ifadelerini kullandı.

Şerefüddin Kılıç ayrıca, İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar ve uluslararası baskıların bölgeyi ve halkları hedef aldığını hatırlatarak, bunların ilkesel ve kararlı bir tutumla reddedilmesi gerektiğini belirtti ve İran’ın Filistin konusundaki hassasiyetinin İslam ümmetinin birlik ve bütünlüğünü güçlendiren bir unsura dönüştürülmesi, her türlü ayrıştırıcı ve kışkırtıcı adımın ise terk edilmesi gerektiğini vurguladı.